Not: Spoiler içermez, gönül rahatlığıyla okuyunuz...
İnziva hayatımın filmlerinden biri de The Illusionist, yani Türkçesi ile Sihirbaz. Dikkatinizi çekti mi bilmiyorum ama genelde biraz eski filmleri vizyondakilerden fazla izliyorum. (mesela bu film 2006 yapımı) Sebebi belli: Çekildiği yıllarda yaşım gereği izleyemediğim/ilgilenmediğim için bu filmlerin içine düşüyorum.
Konumuza dönersek, filmin senaryosu Steven Millhauser'in "Sihirbaz Eisenheim" (Eisenheim the Illusionist) adlı kısa hikâyesinden Neil Burger'in uyarlamasıyla ortaya çıkmış olup, bir dönem filmidir.
Genç Eisenheim, bir ağaç altında gördüğü ihtiyarın yanına gider ve ihtiyar 'Bu bir ilüzyon' dercesine ağaçla beraber ortadan kaybolur. Bu olaydan sonra Eisenheim doğaüstü güçlere ilgi duymaya başlar, yeteneği olduğunu fark edince de kendini geliştirir. Tabii bir de gönül meselesi vardır, marangoz babasının müşterisi olan zengin bir ailenin kızına aşık olur. Kız da ona karşı boş değildir hani. Ama aralarındaki sosyal sınıf farkı sebebiyle bu iki genci ayırırlar. Bunun acısıyla yanan Eisenheim şehri/kasabayı terk eder.
Aradan yıllar geçer, genç Eisenheim, 'Yetenekli sihirbaz Eisenheim' olarak geri döner. Tiyatrodaki ilk gösterisinden sonra kraliyet varisinin nişanlısıyla beraber teşrifi bütün olayların başlangıcı maiyetindedir...
Filmde Eisenheim, yani Edward Norton almış yürümüş. Varisimizin de hakkını yemeyeceğim fakat Jessica Biel gibi bir hatun kişisi varla yok arasındaydı filmde, bu epey ilginç geldi bana. Ayrıca 2006'da film 'En İyi Görüntü Yönetmenliği' dalında Oscar'a aday gösterilmiş ama alamamış.
Benden aldığı puan 8/10'dur. Bazı yerlerdeki 'görünür' set kazaları, Hatice'yi başlı başına seyirciye bırakıp pat diye neticeyi vermesi yanında o görkemli sonun hakkını yiyemeyeceğim. Şimdiye kadar izlediğim filmler içerisinde bu kadar egzantirik ve 'Waoooow, adamlar yapıyo kardeşim!' dedirten bir sona sahip olan film de yok ama...
Tavsiye ediyorum efenim...
3 yorum:
izlediğim ve kafamı karıştıran bir filmdi.
zlemediysen
The Prestige ide izle , aynı haftanın vizyon filmleriydiler AFM sinemalarında. ikiside birbirinden güzel ölümüne sihir dolu :)
uçurtma; valla ben de son üç-dört dakikaya kadar anlamadım :))film bitti ve ben ancak 'haaa.. vay bee!' dedim :))
cihad; en kısa zamanda edinceğm, aklımda ;))
Yorum Gönder