Merhaba ve Oruvar

  • Merhaba dear okur. Sevgili telefonumu internetle buluşturduğum şu dakikalarda muhtemel suretle kotamın ağzını yüzünü dağıtmaktayım. 


  • Neden telefondan internete girmek gibi bir saçmalık peşindeyim? -burada soruları ben sorarım. soruları sorduğum gibi de cevaplarım- Çünkü sağ olsun bornova belediyesi ve telekom -dikkat ettiysen küçük harf kullandım.- el ele verip beni mutsuz etmek adına kablo döşemek kisvesinde habis planlara girişmişler. Sinirliyim. ÇOK.



  • Geçen dönem kötü olan derslerimi düzeltirken iyi olanların dengesini bozmam beni derinden yaralıyor.


  • Teoman'ın bana konser vermesi temalı dualarımın arasına hepimizin digiturk -bak yine küçük harf. Aldın sosyal mesajı devam ediyorum- ayarında bir kendine güven, küfür ve kınamalara karşı bir vurdumduymazlık, iflah olmaz bir pervasızlık, her şeye rağmen 'Hayallerine dokun.' temalı birbirinden ucuz reklamlar yapabilme genişliğine sahip olması temalı dualar da sıkıştırıyorum. Amin.


  • BAL koşusu yaklaştıkça biz 9ların birbirine kenetlenmesi, köşeleri dönerken etrafı kolaçan etmesi. iyi dilek ve duygularını sevgili 12lerle paylaşması, göze batmamak için ellerinden geleni yapması gözlerimi yaşarttığı kadar romatizmalarımı da azdırıyor.


  • Sen kendine iyi bakarken dear okur, ben telefonumu şarj edip annemi beni Sir Elton John'un konserine götürmesi için ikna etmeye çalışacağım. Bir ara da 19 Mayıs programlarından kaçışımın epik, destansı hikayesini anlatabilmem için ananemden lira hacılayacağım.
    Oruvar.

Dedi Dedim Dedi

Gözlerini kocaman kocaman açtı, -kahverengi. fazla kahverengi.- dudaklarını büzüp
"Mick Jagger'ı yakışıklı bulacağını düşünmezdim." dedi.
"Sir'den bahsederken saygılı olmak lazım." dedim.
"Peki. Ama yakışıklı değil." dedi gamzesi yanağına otururken.
"Değil. Ama ne önemi var ki?" dedim. "Öyle mi?" dedi pis pis bakarken.
"Değil mi?" dedim.
"Öyle aslında. Hepimiz aşkın bir ihtiyaç olduğundan bahsedebiliyorsak önemi olmamalı." dedi bu topa girdiğine pek mutlu.
"Öyle mi?" dedim.
"Evet, öyle olmalı. Bir ev ve bir müştemilat aynı şey değil mi aslında?" dedi kuul görünmeye çalışırken. İyi felsefe yapmış olmalıydı ha?
"Katılmıyorum." dedim.
"Neden ama?" dedi aceleyle. Eğleniyor muydu dersin?
"İşlev.." dedim ayağa kalkıp. Meşgul biriyim doğrusu.
"Ama ihtiyaç ihtiyaçtır, değil mi?" dedi. Üzülmüş olmalıydı.
"Sanırım ben hâlâ Oscar Wilde kafasındayım bu konuda.. Belki de sorunum budur, değil mi?" dedim. Cevap verebilirdi belki, dinleseydim.. Ama zaten bağlaçlarla birlikte 41 kelime kullanmıştı ve içinde aşk bile geçiyordu, yeterince tahammül etmiştim.

CERN'den Madalya Bekliyordum, Gelmedi

Previously on Geveze: Annem Aydın'da ihtisasını yaptıktan sonra mecburi hizmet dolayısıyla Mardin'e gönderildi, ben de onun ihtisası bitirmesinden 3 ay sonra ilköğretimden mezun oldum. Aydın'daki evi İzmir'e taşıdık, lise tercihimi beklenilenin aksine BAL'dan yana kullandım, Aydın'daki gibi ananemle kalıyorum. Mecburi hizmet süresi dolunca da annem yanımıza gelecek, fidanlar ağaca ağaçlar ormana dönecek.

Annemin yokluğundan mütevellit evdeki bazı süpersonik işler -temizlik, alış veriş, ahaliye evi dağıttığı için tavır yapmak, sağlıklı olduklarından emin olmak, faturaları yatırmak, para çekmek.- benim sorumluluğumda. Zaman zaman çok eğlensem de genel itibariyle geçmişteki toy ve sorumluluksuz günlerimi özlüyorum. Özellikle de misafir trafiği yoğunken.. Annemin aksine dağınık ve üşengeç biri olduğum için ancak tozlar cana gelip de peşimden koşturmaya, onlarla hiç ilgilenmediğimden yakınıp kredi kartı ekstrelerini ödetmeye başlayınca temizlik yapıyorum. Bir de misafir gelecek olduğunda.. Ki Aydın'dakinin aksine, burada çok misafirimiz oluyor, zira sülalecek İzmir'deyiz. Ve enteresan bir biçimde, benim yazılılarımın olduğu haftalar evimiz adeta bir Starbucks oluyor; öyle bir kalabalık, öyle bir popülerlik.. Böyle zamanlarda içinde bulunduğumuz yüzyılı dahi unutuyorum. "Ice ice baby! ... Kat'â; tabii ki toz alıyorum validem.. ... Matbaa dedikleri bu buluş fevkâlâde enteresan... ... Malazgirt Cengi ile geldiğimiz bu topraklar pek verimli pek sulak. ... Seddini de al git! ... O vakit dağlar taşlar 'göç göç göç' diye inledi.. ... ... Ungaa bungaa.." Ve geçen gün, fizik sınavından ve misafirlerin gelmesinden önce nasıl bir ruh hâline büründüysem, inan çok güzeldi dear okur.. Yerleri silerken Vileda'nın mucidinin ruhunu şâd ediyor, bir yandan da bir şarkının -'to all the girls i loovved befooooore'- canına okuyordum.. Tam antreyi bitirmiş, hole gemiştim ki, bir ayak sesi duydum; hışımla o yana döndüm. Salonun bir köşesinden antrenin bir köşesine ayak izleriyle bir köşegen çizilmişti ve o ayak izlerinin sahibi ayaklar bana doğru, yeni sildiğim yerlere doğru tıpıl tıpıl gelmekteydi.. Tıpıl tıpıl.. 35 numara.. Ayaklar.. Tıpıl tıpıl.. -işte buradan sonrasında tamamen bilinçsizdim.- Ve içimdeki yeşil dev açığa çıktı..

DUuuaaaR! SAKIN KIPIRDAMA! ORALARI DAHA YENİ SİLMİŞTİM! KIPIRRRRRDAMAA DEDİM! ROAAAARRRRGG! HER YER AYAK İZİ OLDU, MUTLU MUSUN ŞİMDİ HA?!! KIPIRDAMAAAAEEEEOOOO! KAL ORADA!! YA DA KALMAA, BU TARAFA GEÇ! YERLERE BASMADAN GEÇ, BASMA YERLERE DEDİM! BASMA YERLEREEAAAAOOO! ("k-kanat mı çıkartayım? bu-burda kalayım ben? yerler k-kuruyana kadar?") HAYIR, KALAMAZSIN ORADA!! BEN BİLİYORUM, YERLER KURUMADAN BİR KÖŞEGEN DAHA ÇİZERSİN SEN! NE İŞİN VARDI Kİ SALONDA? ("b-balkon..") NEEEAAA? BALKON HA?! HER YER TOZ OLDU, NİYE MUTFAKTAN ÇIKMADIN HAA?! DUR HAYIR, MUTFAK DA OLMAZ!


BAK HÂLÂ ORADASIN, Bİ' DAHA SİL'CEM BEN OR'LARI, BU TARAFA GEL! HAAAAYIIIAR, YERE BASMADAN DEDİM!! YERE BASMADAN GEL! YÜRÜMEDEN GEL DEDİMM!!



Ve ananem ne yapacağını şaşırdı.. Bir adım atmaya kalktı, ben yine gürleyince o koca cüssesiyle zıplaya zıplaya güvenli bölgeye geçti. Yürümeden ve yerlere basmadan! İlerleyen dakikalarda ise o ve dededayım -dededayı: ananemin abisi, bizimle kalıyor.- kendileri için küçük, insanlık için büyük bir adım atarak evin içinde ışınlandılar. Benim sayemde, Gökdemir Sitesi 21 Numara'da bilim adına bir ilk gerçekleştirildi. Ve CERN, seni vefasız, hâlâ bir madalya, bir plaket, bir fahri doktora ya da başka bir şey yollamadın bana.


Bak ailecek bekliyoruz, o madalya bu eve gelecek! İnsanlar yürümeden ve ayak izi bırakmadan ıslak zeminleri geçebiliyorlar. Söylüyorum sana, anne terörüne -törör yazıp ciddiyetimi kaybettiğim için burada bir dakikalık saygı duruşu yaptım.- kesin çözüm getirdim yahu.


Not: Madalyayı uçabilen bir şeyle yollarsanız sevinirim, haftaya da misafir bekliyoruz.