Mim

Lianna'cım beni mimlediydi uzun zaman önce :) Yazmaya fırsatım olmadıydı, sonra da unuttum :)

Öhm, gelelim 7 ilginçliğime.

İlginçlik sayılır mı bilmem ama tatlıyla tuzlu yiyecekelri karıştırarak yemeyi çok severim. -örn. pizza ve vişne reçeli. turşu ve yoğurt. mayonez ve çilek. neyse dahaa fazla mide bulanırmadan bu örnekleri bitirelim.-

Bu aralar boş bulduğum her yere baykuş çiziyorum.

Bir şarkıya taktım mı arka arkaya saatlerce dinliyorum.

Unutkanım, veya dalgınım. Evden bir şey almak için çıkıyorum; apartman kapısını kapatırken n alacağımı unutuyorum.

Bağımlıyım. İnternet, çikolata ve Okan Bayülgen. Evet.

Okuyacak kitap bulamayınca annemin anestezi kitaplarını okuyorum.

Uykuya baylırım. Her an her dakika uyuyabilirim ve buna rağmen 'Çok uykum vaaağr.' diye gezinebilirim.



Bu mimi daha önce yaptığım için kimseye paslamıyorum, isteyen hiç çekinmeden alabilir ;))

Bu arada YANDAKİ ANKETİ Bİ OYLAYIVER OKURUM CANIM.

İstiyorum ki..

Bak okurcan, çok basit şeyler istiyorum ben aslında..


İnsanlar, sadece insan olsunlar. Nefes alıp versinler, itirazım yok. Ve dahi düşünsünler, evet; mümkünse düşünsünler.

Sistem, gün gelecek hiçbirimizin sana ihtiyacı olmayacak. Köşede veremli bir hasta gibi can çekişeceksin; yanına yaklaşmayacağız. O gün senden uzakta, çok uzakta olacağız. İşte bu yüzden, takmıyorum seni. Biliyorum ki bir gün mutlaka içinden çıkacağım, ama o güne dek lütfen benimle bu şekilde oynama.

Gölgeleri gölge yapan, iyi ki varsın.

Gözleri kapalı zar atan oyuncu, kendine gel; bak dünyaya, insanlar ölüyor. Senin yüzünden.

Ve para. Money, money, money; Must be funny. Hiç de eğlenceli değilsin; kanlı, pis bir kâğıttan öte hiçbir değerin yok. Hatırla. Benim için değil, kendin için.



Saf mıyım bilmiyorum. Ama artık dünyadan hiçbir şey beklemiyorum. Buradakiler o denli yamuk ki, düzeltebileceğime, düzelebileceklerine dair umudum yok. İnsan yaratanın yansımasıymış, belki bir gün bu unvanını hatırlar. Ama ben o günü görür müyüm, hiçbir fikrim yok.
15 yaşındayım artık, ama yoruldum. Sanırım ıstakamı deviriyorum. Kıyıdan izleyeceğim oyunu, taş çalanları görebilmek için.


Bu arda doğumgünüm için mail atan herkese tekrar teşekkür ederim ;)

Sopalanan St. Valentine ise, Bize Ne Oluyor ki?

Ben bir sorumsuz, tembel ve utanmazım; haklısınız okurlarım. Ama var yaaa, insan tembel olmayagörsün, bütün tatil ödevlerini bir haftada yetiştirmek için kendini paralar durur. Sonra da 'Eyvah deneme. Eyvah dershane. Eyvah anne. Eyvah eyvah.' diye diye dolanır durur.

O değil de yine bir 14 Şubat daha geride kaldı. Yaşa kapitalizm der, neredeyse benim kadar sap dostlarıma selam ederim :P

Efeenim, 14 Şubat günü dershanem vardı benim. Öğle sularında evden çıktım ki eyvahlar üstüne eyvahlar. Sanki canavarın biri geçen seneki tüüüm 14 Şubat süslerini yemiş, üstüne de tatlı olarak yılbaşı süslerini mideye indirmiş ve hazımsızlık sonucu her bir yana kusmuş. Pembe, pembe, pembe, pembe, kalp, pembe, kalp, pembe, çift, pembe, kalp, çift, çift, çift, kalp, kalp, kalp, hediye paketi, kırmızı, pembe, kırmızı, sap, pembe, çift, sap, sap, kırmızı, kalp, kalp, kalp, sap, kırmızı, çift, sap.

Ahtapot gibi birbirine sarılmış sevgililer sokakta 'Minnoşuuuuuğğğm!' diye diye yürüyorlar. Önümde emomsu tikimsi -tamlamaya bak breh :))- bir hatun kişisi telefonda kankisiyle konuşuyor:
-Var yaa, Sevgililer Günü'nde terk etti beni dangoooooz. Pislik şeeeay. Ühühühüh. Hem de 14 Şuğbuuuuuuaaaat! Ben onu yanlığş tanımışığm, öyle dedi. Sorun da ondaymış, HAH. Bağlanma sorunu kızım, ühühühü. Türlerin Gelişimi'nde yazıyormş, bu erkekler doğaları gereeeği bağlanamıyomuş. Ühüh. O değil dee, hediyem elimde kaldı yaaa. Napcam ki ben onuuğ. Hıçk. Yaa evet, kontör paralarım gitti. O değil de Hüsamettin'e versem kesin yanlış anlar di mi pis sapııııığk. Hıçk.


Gerisini duymaya katlanamayacağımı fark ettim ve adımlarımı hızlandırmak suretiyle ortamı terk ettim dear okur. Ve bendeki şansa bak ki, 14 Şubat'ta sevgilisinden ayrılan bir kızı pat diye yolda yakaladım. Hayır nasıl bir şanssa bu, denemelerde salladığım sorularda da gelsin beni bulsun lütfen.


Aslında bu bahsi geçen kızcağızla oturup uzun uzadıya konuşmak, Freudyen kişilik analizleri yapmak isterdim ki vaktim yoktu. Kader.
Ama benim asıl öğrenmek istediğim şey şu:
Zopayı yiyen St. Valentine, asi olan St. Valentine, gençleri evlendiren St. Valentine. İyi hoş da bize ne oluyor?

St. Valentine kim ola?

Kayıt Neyin İşte

Doğduğumdan beri kaloriferli evde yaşıyoruz biz. Arada bir ananemin İzmir'deki evine geliyoruz ama nadiren o ziyaretler kışı buluyor.

O nadir anlarda ise ev halkının beynini şikayet etmek suretiyle mıncırıyorum. Çünkü ev sobalı!

Kapıdan dışarı çıkmaya korkuyorum. Çıktığımdaysa kapıyı kapatmayı unutuyorum :)) İçeri kar ve buzdan yapılmış bir tornaaaado giriyor ki ne sen sor ne de ben söyleyeyim dear okur.

İşte bu yüzden bir haftadır kayıplara karıştığım için özür dilerim. Liannacığım, mimi unutmadım; yazmak için ilhamilerimi bekliyorum ;)

Ve sobalı evlerde yaşayan, ısınmak için kömür kovaları taşıyan güzel yurdumun sabırlı vatandaşlarına hayranlığımı defalarca kere belirtiyorum. Bir düşünsenize köyleri, içinde yüzdüğümüz lüksten çok uzak yerleri..
Minicik vücutları soğuktan titreyen çocuklar belki de o kadar uzak değildir bize, bilmiyorum. Ama bilmek; gitmek, görmek, elimden gelen yardımı yapmak istiyorum.


Bu Yazıdan Çıkarılacak Dersler
**Dünyanın bir yerlerinde senden çok çok çok kötü durumda insanlar olduğunu hatırlamak önemli bir şey.
**Sobalı evlerde kapılar her daim kapatılır.
**Yardımlaşmak güzeldir.
**Fazla soğuk Geveze'ye yaramıyor.
**Bu gidişle Geveze'nin İzlanda hayalleri yatar.