Büyümek... Gerçekten nedir ki büyümek? Bu sorunun cevabı gayet komplike olmakla birlikte kesinlikle 'boy ve kilo artışı' ile sınırlandırılamayan bir durumu karşılamakta...
Büyümek, her şeyden önce beyninden ağzına kadar gelen söz öbeklerini yutabilmek, yıllar boyu yediğin kazıklar üzerinde denediğin enzimlerle sindirebilmekle orantılı... Bilindiği gibi istemsiz bir olay büyümek... Öyle ki, ne kadar büyümek istersen iste, hayat sana acılı Meksika sosunu sunduğunda kana kana içmedikçe, susuzluğunu kanınla gidermedikçe büyük değilsin sen...
Öyle ki, kendine acı çektirmeden, hafifçe kaşınan kolunu tırnaklarınla parçalamayı adet edinmeden, yani olgunlaşmadan büyüyemezsin...
Veya elindeki zincirleri, dilindeki dikenleri görmene rağmen dudaklarına yapışmazsan onun, panik yapma, çocuksun hâlâ...
İstediğin kadar oku, istediğin kadar yaşa, doğumunun üzerinden ne kadar geçerse geçsin, hayatın savurduğu tekmeyi arka tarafına yiyip de bir tane daha istemezsen, tekmeden sonraki kısa uçuşu hatırlamaksızın acına konsantre olup, yüzsüzlüğün dibine vurmazsan büyüyemezsin...
Askere gidersin belki, evlenip çoluk çocuğa karışırsın, yaşıtlarına fark atarsın kültürünle, ruhunun büyüdüğünü savunursun ama büyüdükçe dikenli kalıbına sığmayan varlığından dökülen kızıl damlalarda ömrünü göremediğin sürece, kim ne derse desin çocuksun sen...
Soyutlanmışlığın kadar büyüksün, burnunun dibinde duran aşkı, ihtirası, kavgayı; gözünden sallanan gözyaşını görmeden, yani çocukluğundaki somuta dayalı algını yok etmeden onlardan biri olamazsın... Ruhunu dünyevi zevkler için Mephisto'ya peşkeş çekmeden, canını yaktığını savunduğun kalbine hançeri saplamadan, yani ölümü tatmadan ulaşamayacaksın o büyüklük raddesine...
Hâlâ istiyorsan büyümek, gerçekten ihtiyacın varsa Peter Pan'ın pembe gözlükleri olmadan dünyaya bakmaya, reçeten belli... Gereksinimin olan şey, bulunduğun basamaktan aşağısını yok sayıp olgunluk dünyasına adım atmak...
Biliyor musun, Wendy ismi Peter Pan romanı için yazar tarafından uyduruldu ve şimdi binlerce Wendy var etrafımızda... Evet, anlıyorsun beni, anlıyorsun yapman gerekeni... Evet, kelimesi kelimesine doğru, kendi gerçeklerini yarat, körü körüne bağlan, peşinden gelen olduğunda senden büyüğü yok...
Not: Bu yazının ilham perisi Serra olup, aydınlanma anına meşale tutan link buradadır...
8 yorum:
Süper süper süper ;))
teşekkürler :))
çok güzel lan valla :)
ilham perisi oldum ehuehue:D
linkimi verdiğin için de saolasın canım.
teşekkürler (bu da fix lafım oldu :D)
eed, herkes ilham perisi olamıyo öle, ona göre :)) ayrıcanam bi link dediğin nedir ki, iki tık tık, vermesem ayıp olurdu :))
mutlu oldum.
bakkkk hüh
http://paragrafaltidipnotlar.blogspot.com/2009/06/ilham-perisi-oldum-ehuehkdaasdfghjklpo.html
:)) ben dee :))
Felsefenin dibine vurmuşuz bakıyorum da.:))
sorma, coştum, kabak çiçeği gibi açıldım saçıldım :))
Yorum Gönder