Öğrenmek ya da Öğrenememek


Son iki yılda ne çok şey öğrendim hayata dair...


Öncelikle, gerçekleri insanların gözlerine sokmanıza rağmen algıda seçicilik yaşayabildiklerini, görmeleri gerekenden çok görmek istediklerini gördüklerini öğrendim...


Hemen herkesin bir zayıf noktası, bir zaafı olduğunu, bazılarının buraya dokunarak kendi dikte rejimini kurmaktan çekinmediğini öğrendim...


İnsanların, doğruluktan çok çıkarlarına önem verdiğini, haksızlığını bile bile en popüler olana, en çok sözü geçene, en çok tanıdığı olana destek olabildiğini öğrendim...


Doğru söyleyenin mutlaka cezasını çektiğini, 'Burada bir yanlışlık var!' diyenin yaka paça kapı önüne koyulduğunu öğrendim...


Aşkın ortaokul sıraları arasına gizlenecek kadar bayağı olmadığını, buna rağmen ortalığı 'Aşkitoom!' diye ateşe verenlerin olduğunu öğrendim...


Bazen kızların ne kadar alçalabileceğini, erkeklerin ne kadar kör ve sağır olabileceğini, insanların maskelerini indirince ortaya çıkan şeytan yüzleriyle tek elle aynı anda kaç dolap çevirebileceğini öğrendim...


Bir 'Evet' uğruna yüz kızarmadan yalan söylenilebileceğini, kimsenin bundan rahatsız olmayacağını, rahatsız olana salakmışcasına bakılabileceğini öğrendim...


İnsanoğlunun yaşamının her evresinde inanılmaz şeylere imza atabilceğini öğrendim... -göz kamaştırıcı olsun, yüz kızartıcı olsun-


Beğenilme arzusunun ne kadar felakete yol açtığını, sadece bu arzu yüzünden kişinin karakterinden ne kadar ödün verebileceğini, hiç düşünmeden kaç tane film şeridi yakabileceğini öğrendim...


Doğumun bir aydınlık olduğunu, ondan uzaklaşıldıkça karanlığa gidildiğini, insanın büyüdükçe yukarı değil, aşağı da gidebileceğini öğrendim...


Beynin her saniye bir etiket ürettiğini, her dakika bir duvar ördüğünü, her saat bir tabu kurduğunu, el fenerine pil yerine önyargı koyduğunu öğrendim...


Herkesin ömrü boyunca kendi doğrularını diktiğini, eğri olduğunu bile bile gönyesini cebinden çıkarttığını, üçgenin her zaman 180 derecelik olmadığını, at gözlüğünü takmış birinin başını nereye çevirirsen çevir gördüklerinin sınırlı olduğunu öğrendim...


Gözyaşının bir silah olduğunu, duyguların rafa konduğunu, mantığın dizginlerini egonun ele almış olduğunu öğrendim...


Öğrendim hepsini, hediye paketine sarılı kazıklar yiyerek, alehime örülen ağları didikleyerek, hakkımda söylenen yalanları silerek, çevremdekilerin aşağı atlamasına mani olamayarak öğrendim... Ben de tökezledim kimi zaman, ama her nedense hep yanlız başıma kalktım... Belki büyüdüm, belki küçüldüm... Belki olgunlaştım, belki de çocuklaştım... Ama her gözyaşımla birşeyler öğrendim... Canım yandı, ama öğrendim...


Yanımızda dekorlar olsa da yalnızız, kendi monologumuzun kahramanıyız... Son iki senede arkadaşlarımdan öğrendim... İntikam alınmalıymış, can yakılmalıymış... Öyle dediler... Bilemiyorum, ama yakında öğreneceğim...

Kim bilir kimden, nasıl, nerede? Bir şekilde öğreneceğim...


Öğrenince ne mi olacak? Belki biraz daha gözyaşım, belki biraz daha kahkaham olacak... Bilmiyorum, öğreneceğim...

4 yorum:

absalom dedi ki...

ah be geveze...
öğren öğren bitmiyor bunlar...
tam herşeyi öğrendim diyosun...
her türlü kazığı yedim hertürlü kazığı attım diyosun...

bir şey oluyor...
bilmediğini anlıyorsun.

olaylara insanlaraa hayata bakış açısının önemli olduğunu düşünüyorum.

olumlu tarafından bakmanı dilerim.

ay hüzünlendim bak azıcık :)

Geveze dedi ki...

sorma ya, son iki yılda resmen kazık ihtisası yaptım... bundan önce devlet okulunca gittim bir buçuk sene filan, öğrenci skalası geniş, o zaman demiştim, 'kazık tarihi burada yazılır!' ama kazın ayağı öyle değilmiş, 'cici' geçinenlerden korkmak lazımmış :))
bence de bakış açısı çok önemli.. şahsen ben gayet negatif bakıp iki dakika sonra unutuyorum :)) şimdi sorsan 'niye girdin bu postu?' anlatmaya başlarım, sonuna yaklaşınca unuturum :))
ayrıca onlar hüzünlenmeye değmez, öğrendim :))

absalom dedi ki...

hehe he.
kazık ihtisası bitmez işte.
bu konuda hayale kapılma sakın :)
hazırlıklı olmak lazım.

bi süre sonra alışıyosun zaten..
eskisi kadar acıtmıyo :)
kendimden biliorum.

ah ahh.

ah.

:))

Geveze dedi ki...

arada bir gözümün önüne elimde diplomayla kep fırlatışım geliyo ama hayal işte... senin de söylediğin gibi bitmiyo :))

bi de bu kazık olayını meslek edinen vatandaşlar var ki onların kökü kurumadıkça bitmez :))

alışmaktan öte, artık acıyamıyorum bile onlara... pat diye lafımı koyuyorum, gerekirse kendimi yırtıyorum bağıra bağıra, rahatlıyorum :)) arada bir de intikam çanları çalıyor, ah ah, ahh durumlarında :)) tavsiye ederim ;))