Hani eskiden okullarda 'eğitsel kollar' olurdu, gezi tanıtım, kütüphanecilik, edebiyat filan. Son zamanlarda bu kol çalışmaları biraz değişti. Devlet okullarında iki haftada bir saat toplantılar oluyor, öyle banal konuşmalar filan yapılıyor. Özel okullarda ise biraz daha sevimli. Her hafta ikişer saat toplanıyoruz, çeşitli aktiviteler yapıyoruz.
Tabii, Hüseyin Amca'nın elinin ayarı yok ya, 'kol çalışması'nı modernize ederek 'kulüp' yaptı. Kabul, bu sefer iyi oldu :)) Ve bir de hiç bir işe yaramayan kulüpler kaldırıldı. (Yani devlet okullarındaki durumu bilemeyeceğim ama bizde öyle, umarım onlarda da öyle olmuştur.) Fotoğrafçılık, Voleybol, Basketbol, Masa Tenisi, Futbol, Badminton, Damak Tadı, Genç Kalemler, Fen Proje, Matematik Proje, Sosyal Bilgiler, Takı Tasarım, Gitar (bir iki tane kalmış olabilir, hatırlayamadım şimdi) gibi kulüpler açıldı. Hepsi birbirinden güzel olduğu için biraz zorlansak da biz Buse'yle Fotoğrafçılık'ı seçtik.
Geçen perşembe günü son iki saat kulüp sınıfımıza gittik. Murat Hoca (kulüp öğretmenimiz) biraz hasta olduğundan dışarı çıkıp fotoğraf çekmedik. Biraz teorik bilgi edinip sınıfta uygulamaya geçtik. (Portre çekimi. Mankenimiz de sağ olsun Murat Hoca oldu :)) Öyle çok fazla kişi de yok zaten. Birinci kademe -1., 2., 3., 4., 5. sınıflar- ve ikinci kademe -6., 7., 8. sınıflar- ayrı ayrı vakitlerde kulüp işlediğinden sakiniz. 7lerden üç kişiyiz. Aynı sınıftan. Bu arada, Murat Hoca bizim sınıfın rehber öğretmeni. Altılardan da iki kişi var. Üç de diyebiliriz. Ve hiç sekiz yok)
Benim fotoğraf makinemin şarjı bittiği için Buse'nin fotoğraf makinesiyle portre adı altında ama portreyle alakası olmayan, tam şantajlık fotoğraflar çektim. Epeyce modern sanat kokuyorlardı ve siyah beyazlardı . (Siyah beyaz fotoğraflara hastayımdır) Mesela birinde Murat Hoca aynı Godfather olmuştu. Birinde Obama'ya benziyordu. Birinde acayip garip, tanımsız çıkmış. Daha bir sürü vardı ama daha biz bakamadan hafıza kartını kaptırdık.
Kime mi? Konu mankenimize. Gerçi haklı da olabilir. Sonuçta o fotoğraflar ve ben, çok tehlikeli bir ikili oluyoruz. Almak için çok çırpındık. Hatta hocaya yoga yaptırıp cebinden almaya bile çalıştık. (Başka bir öğretmen olsaydı işimiz bitmişti ama Murat Hoca öğrenci psikolojisinden anlayan kafa dengi biri :)) Neticede zil çaldı ve başarılı olamadık. Ama durumu kurtarmak adına konu mankenimizin kitaplarını ve fotoğraf makinesini esir aldık. Sonuç mu: Biraz ıslandık, hafıza kartını alamadık, ertesi gün ele geçirdiğimizde ise fotoğraflar yoktu.
Sanat adına çok büyük bir kayıp... Hem ben o fotoğrafları sizinle paylaşacaktım :))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder