Efenim, eskiler derler ya, "Müzik ruhun gıdasıdır." diye... Evet, öyledir gerçekten, ama bu yazıda bunu irdelemeyeceğim, panik yok :))
Aydın'da sokaklar biraz cinstir. (Yeni yapılan taraflar hoş tabii ama merkezden uzak anacım) Dardır, binalar birbirine çok yakındır. Öyle ki, yan apartmandaki komşunuzla kahve içmek isterseniz balkona çıkmanı yeterlidir, dedikodu bile yapabilirsiniz fısıltıyla. (Hatta bizim apartmanın karşısındaki iki apartmanda oturan teyzeler sabah yedi buçuk dolaylarında gayet duyulabilir bir sesle milleti çekiştirirler balkonda, o saatte herkesin uyuyor olabilme ihtimaline dayanarak) Bu çoğu zaman kötü olur, bu gibi durumlar yaşamanız, sabahın köründe "Amaan, X o mobilyaları neyine almış ki?", "Elbise güzel ama o kadın da şişip duru, nası gircese içine!" gibi sesloerle uyanırsınız, ya da penceresini açık unutttuğunun farkına varamayacak kadar derin telefon görüşmeleri yapan teyzenin bülbül sesiyle: "Hıh, ayyyyğğğğnı benim gğörümce... Bilmem mi gıız, ağğyyğğğı, ağğğyyğğğı!(aynı demek istiyor) Ya, ya, bene de söleyip duru öyle...(bene:bana) Ah, ah, o dümürler yoğğ mu... (dümür:dünür) Deme goca kııız!"
Bunlar neyse, trajikomik olduğundan atıyoruz başındaki trajiyi, eğleniyoruz kendi çapımızda. ("Siz çalar saatle mi uyanıyorsunuuuuuz? Ne kaddar baneel! Beni Z teyze her sabah yedi buçukta 'mahalle dedikodularına bir bakış'la uyandırıyor!")
Fekaat, yan apart-gonşu'muzun oğlunun müzik zevkiyle tanışmak ise sadece trajik! Bir ara 50 Cent, Ceza ve bilimum hiphop-rap grubu dinliyordu, gece on ikilerde, son ses. Berbattı, gerçekten berbat... Siz hiç gece yarısı 'Is She Birthday'e böğür böğür 'İz-zi böğürtdeeey!' diye vokal yapan bir beyaz çoraplının sesiyle uyandınız mı? Yaşamayan bilmez! Dünyalar Savaşı filan çıktı sandım, ödüm odada dört döndü... Ancak bir iki dakika sonra çaktım olan biteni.
Neyse, diyordum; en azından İngilizce... Çünkü İngilizce olunca tekrar eden tek bir kelimeye odaklanıp onunla kırk bin tane cümle kuruyorum, aklım karışıyor, müziğe kanalize olamıyorum, malum, İngilizce'm müzikle beraber konuşulursa o kadar iyi olmaz, ancak dikkat etmem gerekir 'Noolyoz?' diye. Böylece uyuyordum.
Ama bu gün, beyaz çoraplı tarz değiştirdi ve ruhumuzun yaşamakta olduğu gıda zehirlenmesinin boyutu katlandı...
Şöyle ki, bizim banyo tam yan tarafta, apartmanla karşı karşıya... Ben de tam tuvalete girmek üzere banyoya ulaşmışım, adımımı atıyorkeen aksanlı bir adam arabeske başlamasın mı? O kadar tırstım ki, ne adamın aksanını analiz edebildim, ne de ne dediğini... Tek farkettiğim beyaz çoraplının 9378649 desibel gürültü yaptığıydı. Koşa koşa annemin kucağına atladım, "Banyomuzda kıro vaaaarrr!" diye.
Ooof, of! Bir gün ruhum bu kadar deforme olmuş, bozuk gıdayı kaldıramayacak ve bunun temel sebebi beyaz çoraplı denyo olacak.
3 yorum:
heheh, belki de beaz corapli habire tarz degistirerek senin ilgini cekmeye calisiyordur,bir nevi serenat yani :P
belli mi oluuur? :)))
cidden ya nasıl bir enerjidir sende ki:)
yazlılarının hepsi (şu ana kadar okuduklarım ki daha yeni başladım arşivini didiklemeye) süper keyifli:)
tobiciğim, midem hopladı valla... o beyaz çoraplı ve bana serenat yapmak :)) gerçi kendilerini hiç görmedim ya :)) ama eğer beyaz çorap giydiğine giyeceğine pişman etmezsem o an onu, matrax bir durum olabilir...
ŞuŞu, utandırdınız beni :))
teşekkürler, elimden geldiğince zırvalıyorum işte :)) keyif aldıysan ne mutlu türk'üm diyene :))
Yorum Gönder