Annem lisede ve ortaokulda Almanca gördüğü için İngilizce ile olan tanışması üniversiteye kadar sarkmış. Tabii tıp fakültesinde de oturup tense görmemiş. Tıbbi İngilizce ile paçayı kurtarmış.
Bu aralar da onuşma diline merak sardı, öğrenecek!
Oturuyoruz çalışma masasına, saçımı başımı yola yola İngilizce öğrtiyorum anama... Aşağıdaki metin üzerinden bir diyalog geçti ki, ne siz sorn ne de ben söyleyeyim... Yanağım ağrıyor hâlâ!
¨When the missionaires came to Africa, they had the Bible and we had the land. They said 'Let us pray!' and we closed our eyes. When we opened them, we had the Bible and they had the
Bu aralar da onuşma diline merak sardı, öğrenecek!
Oturuyoruz çalışma masasına, saçımı başımı yola yola İngilizce öğrtiyorum anama... Aşağıdaki metin üzerinden bir diyalog geçti ki, ne siz sorn ne de ben söyleyeyim... Yanağım ağrıyor hâlâ!
¨When the missionaires came to Africa, they had the Bible and we had the land. They said 'Let us pray!' and we closed our eyes. When we opened them, we had the Bible and they had the
land.
-Desmond Tutu
-Desmond Tutu
Anne: Ven di mişınırs kam tı Afrika
Geveze: Mişşınırs keym to Afrika
Anne: Hıhı, misşınırs kame to Efrika
Geveze: Efrika diye bir yer de mi varmış?
Anne: Olma mı, seni Efrika'nın çayırlarından getirdik iz, ehiehi.. Nerde kalmıştık? Hıh, çeviriyorum: Eğer misyonerler Afrika'ya geldiğinde...
Geveze: When orada zaman zarfı olarak kullanılmış, 'eğer' deseydi 'if' olurdu...
Anne: Ben de öyle dedim zaten! Eee.. Dey hed dı Bibıl en vi hed dı lend.. Şimdi 'land' neydi? Hani Lande Rover'ın 'land'i mi?
Geveze: Kısmen...
Anne: Zaten ben de öyle dedim ya.. Hım.. Diyo ki, misyonerlerin biblosu vardı, bizim de Land Rover'ımız.. Ay, işte arazi aracımız..
Geveze: Ciddi olamazsın di mi..
Anne: Tamam ya, Land Rover'ları değil, araziler varmış..
Geveze: Biblolara noolmuş?
Anne: Geveze evde top oynarken kırmış.. Ne bileyim noolmuş? Bi okuyayım... Hııı, biblolar topraktanmış!
Geveze: Allah'ım sana geliyorum! Bak şimdi, The Bible, Holly Bible oluyor tamam mı?
Anne: Holly Bible neydi?
Geveze: İncil.
Anne: Aaa... Afrikalıların İncil'i, misyonerlerin de toprağı varmış.. Tamam anladım..
Geveze: Hayır, tam tersi...
Anne: Afrikalıların biblosu, misyonerlerin toprağı varmış..
Geveze: asdfşkl... Almanca düşünme anne, 'we had the land'. Afrikalıların toprağı, 'they had the Bible' misyonerlerin İncil'i.. Toparlarsak...
Anne: Misyonerler Afrika'ya geldiğinde bizim toprağımız, onların da İncil'i vardı...
Geveze: Süpersin!
Anne: Ehm, tabii... Seni ben doğurdum, unutma.. Hıh, nerdeydik..
Geveze: Sonra da diyorlar bu çocuk neden bu kadar narsist..
Anne: Anneye narsist denmez! Anneye narsist den-mez!
Geveze: Tamam, denmez.
Anne: Aferim kuzuma.. hıh, tamam.. Dey seyd..
Geveze: Sed dersen daha şık olur.
Anne: Tamam, dey seeed, lets us prey...
Geveze: Oradaki 'Let us' aslında 'Let's'in orijinali, o yüzden lets us demene gerek yok..
Anne: Tamam, piki. Demişler ki prey yapalım..
Geveze: Prey yapalım değil, dua edelim anne, dua edelim!
Anne: Tamam, Allah'ım beni bu Geveze'nin elinden kurtar!
Geveze: Anne yaaaa... Dalga mı geçiyorsun adam mı seçiyorsun yaaa! 'Pray' dua etmek demek..
Anne: Hıı, tamam.. Misyonerler demişler ki dua edelim! en vi kılosd aur ays. Ama siz de misyonerlerin yanında niye gözlerinizi kapıyorsunuz ki!
(Geveze kopar)
Anne: Ven vi opınd dem... Neyi açmışlar? Misyonerleri mi?
Geveze: Gözlerini...
Anne: Hı, evet... Ven vi opınd dem, vi hed dı bibıl en dey hed dı lend. Gözlerini açınca topraktan biloları olmuş... Yok, bibloları toprak olmuş...
Geveze: Ama anne yaa... Ama yaaa... Bana da yazık di mi ama... Bak, cümleleri tek tek oku... 'We had the Bible'. Bible. İncil! Bizim incilimiz, onların da toprağı vardı...
Anne: Anladım.. Bi daha çeviriim mi? Bak, diyo ki 'Misyonerler Afrika'ya geldiğinde bizim toprakalrımız, onların İncil'leri vardı. Hadi dua edelim, dediler. Gözlerimizi kapadık. Açtığımızda bizim İncil'lerimiz, onların da toprakları vardı.' Dizmınd Tatu.
Geveze: Dizmınd Tatu değil, Tutu.
Anne: Tutu da neymiş öyle, balerin elbisesi değil miydi o?
Geveze: Yaa, evet.. Adamın adı 'Dizmınd Balerinelbisesi'. 'u'yu da nasıl 'a' diye okuduysan artık..
Anne: Yazın o kadar kötü ki Dizmınd Tutu buradan bakınca Dizmınd Balerinelbisesi oluyor!
Görür ama o... Bir dahaki Almanca dersimizde nasıl aptala yatılırmış öğrenecek, niiihahaha!
34 yorum:
Allah muhabbetinizi arttırsın ya:)
Maşallah çok eğlendim okurken:)
bi de bana sor NoNeLeSScim, bir ara kafamda saç kalmayacak sandım :)) sağ olsun anne sultan, karın kası yapıciim :))
Aman aman:)
Ama bunlar güzel muhabbetler:)
Ahh anneler de olmasa ama:)
hahahhahaa
ne diyim?
alla kolaylık versin geveze.
:)))
NoNeLeSS,
annem olmasa;
odamda kaybolurdum,
açlıktan ölürdüm,
ne matematik ne de biyoloji ödevlerimi yapabilirdim,
canım sıkıldığında beni güldürecek kimse olmazdı,
sabah sabah zorla kahvaltı yapmazdım,
gecenin bir yarısına kadar ayakta olur, sabah da okula yetişemezdim,
zorla bilgisayarın başından kadırılmazdım,
formülünü bilmediğim kakaolu sütü içemezdim,
en önemlisi de saçlarımı yolmazdım :))
iyi ki var kerata :)) bi öpeyim bari :)) -öptümgeldim-
absalom,
kolaysa başına gelsin dicem ama kavgada söyenmez yani :))
olaya iyi tarafından bakarsak yakında taş gibi olucam, sabır taşı :P
ahah koptum ya.
konusmalara bak sen.:D
güldüm baya:)
haha annene bayılabilirmiyimmm :)))
Melankolia,
ee kimin annesi :))
Mia,
ne demek, tabii bayılabilirsin :))
Pasajı ilk okuduğumda dikkatimi çeken kara kıtanın makus talihi idi ,lakin,senin ingilizce öğretebilme mücadelen "Efrikalıların" misyonerlerle olan mücadelesinden bile kat be kat daha dramatik..
Allah yardımcın olsun.. ":("
hehe
King of the tawn,,
sağ olasın :)) ama bi gün annem İngilizce öğrenecek ve ben de özgürlük bayrağımı çekeceğim, muhahahaha :))
Hahahaha.
Annene ingilizce öğretme hevesinden iyimser olduğun gerçeğini kavramıştım da,bu ilkinden bile daha optimist oldu gibi sanki..
hehe. Efrika'dan gelip,çatır çatır speaking English olması biraz zaman alacak gibi :)
Ne dersin?
naapalım, oxford aksanı yapamayacak belki ama homer'dan daha fazla kelime bilmesi gibi bir ihtimal hep var, d'oh! :))
Bardağın dolu tarafı.. E o da bişi..
:)
Hayırlı evlatlığını mı taktir etsem,eğitim neferi olma yolunda gösterdiğin büyük azmi mi bilemedim.
Zevkle takip edeceğiz efenim..
aslında içime kaçan eğitim neferinin amacı ha bire tez çevirip lizbonyalılarla telefonda tarzancılık oyanamaktan bıkmış olmam olabilir ama şu anda bunu çaktırmayıp 'teveccüünüz efenim, ziyadesiyle utandırdınız beni, ehem ehem' demekle yetineceğim, bu da böyle biline :Pp :))
Hehe.Hispaniklerle ( lizbonlular benümçün bu kategorinin üst basamaklarında yer alırlar)anlaşmanın ,Efrika aksanlı anneye ingilizce öğretmekten daha meşakkatli olduğunu bilmemden dolayı zat-ı alilerinizin dramına olan iç erimem an be an çoğalmakta..
(Hatırlat da bu pazar senin için de dua ediym hehe
:) )
ah evett dua et benim için :))
nolurdu lizbon yerine londra'ya gönderilse o tez? geveze daha az yorulurdu.. yok yani, konuşurken 'a bit' demek yerine elinle 'that much, much that' dediğinin farkındayım adamın ama, nasıl görebilirim 'that much, much that'i..
ama annemin Efrika aksanı lizbonyalıların çok hoşuna gidecektir, eminim :)) -muhahahhaaa... ve gök gürler-
Ediciyim,ama pazara kadar dişini sıkman gerekiyo,gerisini Jesus'la biz hallederiz ueheue.
Sorun sadece quantitative kalıplarda ise şanslısın,ben " why dont you put attention to me " diyen bi hatunla 2 ay aynı evde yaşadım hahaha. Beterin beteri var yani :)
Ama şu son cümlen şukelaydı.. Maşa verken diyeyim.. sen anla.. *kamera aniden camdan gözünen tepedeki şatoya döner*
hehe
eh, artık birkaç gün dayanmaya çalışacağım :))
'put attenion' ha, kızcağız yeni bir kalıp bile bulmuş olabilir :)) sanırım ben hispanikleri seviyorum ya :))
*şatonun kulelerinden birine yıldırım düşer, camdan dışarı bakan kız 'attentiooon, attentiooon, muuuummy!' diye kaçar*
-felaket senaryosu yazmakta üstüme yoktur :))-
İspanyolca kullanımı bu şekildeymiş,bize ingilizce öğrenimiz boyunca "türk gibi düşünmeyin,bırakın şü türklüğü" şeklindeki dayatmalarıyla kök söktüren muallimler,hispaniklere hiç dokunmamışlar anlaşılan..
Ingilizceye o kadar kalıp sokmuşlar ki bu muallimlerin nasyonal sosyalist olduklarını bile burdan bi şekilde ( yakında bulurum o şekli de) savunurum :)
Dua konusunu hallettik,senaryo yazmakta üstüme yok diyosan iyi anlaşırız seninle..
Hem yazıp,hemi yönetip hemi de üstad Pasolini'ye heves edip henüz filmin galasında şişlenmek isteyen ben,on scrtipşinas herif gücünde takip ederim textleri.üzerime düşen de ne ise yabarım..
*ama ne yazık ki siyahi gencimiz Shorty kulağına dolduran "ohh shit shake that ass and move it like a gypsy" melodisiyle o kadar dünyadan soyutlanmıştır ki,ağır aksak adımlarla kendisini takip eden mumyayı fark etmez.. taaa ki mumyanın ölüm kadar soğuk ellerini omzunda hissedene kadar*
chu chu chu chu ,ha ha ha ha (13th friday main theme)
waooow, sende komplo teorisyeni ruhu görüyorum ben :)) nasyonel sosyalist muallimler... benim niye aklıma gelmedi :))
hepimiz tehlikedeyiz, o halde senaryo yazalım :Pp ama baştan söyleyeyim, woody allen asistanım olmadan asla..
-geveze'nin beyninden alıntı: woody elinde iced mocha ile gelir, geveze tadına bakar ve bağırır: 'ııyyak, bu kahve soğumuş.. git sıcağını getir woody!' içinden söylenmektedir: 'o oscar'ları burnundan getiririm ben senin, zuha!'-
*'heey CJ, ellerin üşümüş.. CJ? adamım çok co..'
-chopin, funeral march-
'CJ öleli çok oldu çaylak shorty.. ihariharihaha..'*
İyi anlaşçaz dedim ben sana.. Sen woody allen'e amele muamelesi yap,ben de adrian lyne olacak adama ayak masajı yaptıriym. Nihahaha!
Zombi filmi çekiyoruz madem,esas oğlanımız artık sahneye çıksın..
*( bu sırada zombiyle şato arasındaki köprüde elinde korkunç homurtular çıkaran elektrikli testeresiyle bir erkek silüeti belirir..sisler yavaş yavaş dağıldığında sırıtmakta olan Ash'in kanlı suratı kareye hakim olur)
-Gimme some sugar baby!
+Arrrrghhh!
(he upper cuts the zombie's head off..)*
adrian lyne, peeh.. çocukluğunu bilirm ben onun yaa, bacak kadar boyuyla 'loolitaaa' diye gezinirdi de anca reklam filmi çekerdi.. hıııııh..
*annesinin eline yapışan camdaki-kız köprüye doğru ilerlemektedir..
-but it happened muuuum..
+no, sweety; zombies are not real, and they don't struck castles by lightning..
-but muum, you said 'there's no santa claus..'
+and there's no santa claus..
-so what's that?
+aaarrghhhh!!
..kan revan..
_yeah, there's no santa claus, niiiihahaha!*
-galiba bir yerde rezil bir gramer hatası yaptım..-
adrian lyne.. Jacob's ladder'da "çılgın atmış" olmasını koyarım bi kenara,lolita nasıl çekilir stenley gibi bi adamın ensesine vura vura göstermiştir.. bi tanedir:)
Bu arada senin script hellraiser'ın en babacan sahnelerinden biriyle neredeyse aynı.. ( yanisi çekilmişi var )
Take a look at..
:
http://www.youtube.com/watch?v=BO1mmzIAz3k
hadi ya, ama hep böyle oluyo.. ben aslında zamanında düşünmüştüm kendiliğinden yanan lambayı, kablosuz kulaklığı.. casuslar var etrafta :P
tüh, gitti canım script..
hem ben hellraiser'ı izlemedim.. ilginç.. acep fragmanını filan mı gördüm biyerlerde, bilinçaltı muhabbeti mi.. :/
hellraiser acı/haz kombinasyonunun ihtiyar heyetindendir. Clive Barker desem sanırım daha fazla bişi söylememe gerenk kalmaz :)
en karizmatik villain ( pinhead) ve herbihaliyle oricinal karakterler ( cenobites abiler) filmin korkutma bölümünü üstleniyolar. hikayenin geri kalanı da çok sağlam replikler üzerine kurulu. ilk filmden başlar isen ( ben blogda yazmış idim ilk filmi) ne oldu şimdi ya demeden çok daha net özümsersin hikayeyi.
benim için çok özeldir hellraiser korkutmakta ziyade evde zevkten inleyerek izlediğim filmlerden biri olmuştur ausdhasud.
scriptin orasına makas atar devam ederiz. şeetme sen :)
tebi :))
ben bi babamın arşivini didkleyeyim o zaman, orda da bulamazsam artık bana d&R yolu göründüü :))
'helll-raiserrr... helll-raiserrrr...' -zombimsi gözler, kollar yere paralel öne uzanmış; herzamanki geveze işte :Pp-
Dnra gerenk yok;
burdan izleyiveriniz efenim.
Benim favori film izleme sitem. Ufacık bi dvxplayer ilen cam gibi film izleebiliosunuz :)
http://stagevu.com/video/kdufsaohjvbg
aaaa süperrrr :))
-zatenbabamdadayokmuş:)-
teşekkürs, merci merci :))
Ne demek efenim lafı mı olur,her zaman:)
bu arada izledim ben onu, pörfekt :)) siteyi de tutmuş bulunmaktayım :))
hey
just signed up and wanted to say hello while I read through the posts
hopefully this is just what im looking for looks like i have a lot to read.
Found your blog by accident for the 2nd time today so I thought I'd have a closer appear. I have just started creating my personal blog and modeling it after what you may have carried out. I desire mine will likely be as effective as yours.
I am not so sophistical to be efficient to write down exceptional stuff like you do but I am trying to pay it back so hoepfully this will produce you a bright smile or make you guffaw or at the very least give you a thought for the day? :
A crumb from a winner's table is better than a feast from a loser's table!
http://www.365daysofcountrymusic.com/uncategorized/any-day-now
[color=#1232ff]cute! thank you.[/color]
you can also read it in [url=http://spaceelephant.com/mod/blog/?username=dadooshk]my car blog[/url]
Yorum Gönder