Ço' Hastayın Anam Öleyon! | Hastalık Hastasının Oluşum Evreleri



Sabah 8 suları, evde..
Geveze kişisi uyanıp aynaya bakar, kendi çapında mutlu olur:

'Aa, bugün saçım daha bir düz.. Sanki rengim açılmış, oh oh; iyi...'



*****

Sabah 8.30 suları, dershanede..

-Hieei, Geveze! Noldu sana böyle? -ve deli kuyuya taşı atar-

--Aa, bak bukleleri de düzelmiş! Aaa!

+Rengi mi solmuş ne? -akıllıların da damlaması için çok beklemeye gerek yok aslında-

-Ateşi var mı ateşi?

++Bi bakayım ben, aay ay ay, yanıyo kızcağız!

*E bi açılın da nefes alsın, halsiz de görünüyo zaten!

Geveze: Ahahahahahaharaharah!

+Ayy, bak kriz geliyorum demez.. Görüyo musun, gitti gül gibi Geveze..

Geveze: Yok ya, iyiyim ben.. Doksanlık nineler gibi üşüşmeyin başıma, iyiyim bak, cidden!

-Yok yok, gel otur sen şuraya Gevezecim, iyisin iyisin..

++Su bulun bakayım kıza!

Geveze: Gerek yok, sağ olun; iyim ben dedim ya, aaa!

*Ayy, rengi iyice soldu.. Gözaltları da mor mu ne?

+Bak zaten bukleler de bozulmuş, dedimdi ben size!

--Bukleler bozulmuş diyen bendim bi kere!

+Hadi ord...

Geveze: Huhah, ya yapmayı..

*Al iç şu suyu, iç Gevezecim; iiii-iiç!

++Hııh, pencereyi de açalım hava alsın.. Kireç gibi, kireç!

-Yok, üşür öyle ya..

Geveze: İyi böyle, abartmayın ya.. -İç ses: Yoksa hasta mıyım ben?-

-Gözler mosmor, bir de iyiyim diyor..

Geveze: Yok artık ya, dün geç yattım biraz.. Çok mu geç yattım yoksa? Ay başım ağrıyor benim! -Buyuur, iki yaka numaralı deli taşın anatomisini incelemeye başladı-

++Ağrı kesici bulun bakayım kıza! burnu da kızarmış, tüh tüh tüh..

*Başın dönüyor mu? Ceketini vereyim mi?

Geveze: Ya bilmem ki.. İyi gibiyim ama.. Ay, başım dönüyor galiba..

--Giy sen ceketini, hıhı; giy!

Geveze: Ateşim mi var benim?

-Zaten buklelerin de bozulmuş senin..

++Gözlerinin altı da mor..

*Dudakları daha mı kırmızı ne?

--Burnu da kıpkırmızı zaten..



*****

Öğlen 12 suları, evde..

Geveze: Anne, pijamalarıııığğğm nerde, üşüyorum,, ayhh çok hastayım.. Zaten buklelerim de çözülmüş.. Anneee, nane limon kaynat bana! Aaanneeee!

Anne: E daha sabah 'Kıriismııss kıriiismıııs' diyordun, ne oldu ki?

Geveze: Ayyy, ateşim var benim... Üşüyorum da, hem bak buklelerim çözülmüş... Gözlerimin altı da mor... Bak bak, kireç gibiyim kireç! Burnum da kızardı, koku da almıyorum!

Anne: Hıı, yani şimdi aslında iyi peki ama bence şimdi o zaman... E hadi giy pijamalarını..

Geveze: Leğenimle sıcak su torbamı da -haaaapşuuu- getir bari..



*****

Öğlen 2.30 suları, evde..

Geveze: Aaah... Hapişşşiuuu... Aaaahh... Öhhhhöörm... Aaahh...

Anne: Gevezecim, Forum'a gidelim diyoruz; iyi hissediyor musun kendini? -Kırk ikinci akıllı çığır açacak bir tedavi yöntemiyle karşınızda-

Geveze: -yataktan atlar- E iyi o zaman, bir hava alırım.. Hipşi.. Açılırım belki.. Ne giyeyim ki ben? Ay sıcak oldu.. Dondurma yeriz di mi? D&R'dan film bakıcam hem.. Parfümüm de bitmek üzere, yenisini almak lazım Tekin Acar'dan.. Parlatıcım nerde benim, bu leğen niye burada ki şimdi?

-hapşırıklı mendil-

Mimim, Mimsin, Mim

Tam burda, NoNeLeSScim beni mimleyivermiş... Hadi yazayım o zaman..

Dolabında hangi renkler daha fazla?
Koyu gri, kırmızı, mavi. -evet, kıyafetlerimi saydım. noolmuş?-

Alışverişe gittiğinde hangi mağazaya uğramazsan olmaz?
Bimeks, Nike, D&R.

Kendini rahat hissettiğin giyim tarzı?
Bol olmayan, düz kesimli ve eşofmana göz kırpan her türlü kıyafetin içinde rahatım ben :)) Mesaj kaygısı taşıtan abuk renklerde tişörtler, spor ayakkabılar, uzun, upuzun ceketler çok rahat oluyor, benden söylemesi ;)) Bir de pijamalar var ki, onlardan rahatı yoktur :)) -utanmasam sokağa pijamalarımla çıkardım, evet yapardım bunu-

Kesinlikle seksi diyebileceğin şeyler?
Kıyafet olarak mı? Bir kadın üzerinde mi bir erkek üzerinde mi? 14 yaşında bir velet için mi?
Piki.. Üzerinde çok düşündüğüm bir konu değil -nedense-.
Ama illa bişeyler saçmalamam gerekirse, topuklu ayakkabıların kavisli kısmı, yoğun -ama çam ya da tütün kolonyasına benzemeyen- parfümler, bi de iflah olmaz ukalalar..

Asla giymem dediğin kıyafetler?
Fırfırlarr! Kat kat etekler, hatta etekler..

Fiyatları gereği ulaşılması zor markalardan beğendiğin?
Bilmem :)) Defile izlemek gibi bir hobim olsa da Chanel'dir, Yves Saint Lauren'dır giydiğim markalar değil..

En fazla yatırım yaptığın sektör?
Sinema, müzik, kitap, kozmetik -parfüm, daha fazla parfüm!-

Kitap, film, spor arasından daha çok vakit ayırdığın hangisi?
Şu aralar kitap>spor>film.. Normalde canım çıkana kadar spor, kalan zamanda da film ve kitap..

Dışarıdayken yemek için en çok tercih ettiğin yer?
Aydın küçük yer :)) Kumpirci, pizzacı ve çiğ köfteci :)) Nadiren protein almam gerektiğini hatırlayınca da Burger King. -öl McDonald's-


Gidi Kuzgun Güdük Fare, en frambuazlı Tobicimm, Melankolia Sln ve ve ve King of the tawn... Asisti yaptıım gitti..

Ben Bir Keriz Ağacıyım Gülhane Parkı'nda

Bazen Guiness Rekorlar Kitabı'na girmem gerektiğine cidden inanıyorum...

Zeki olduğumu sanarak yaşıyorum ya ben, illa yüzüme vurulması lazım aslında muhteşem bir sakar ve saf olduğumun... Yomsa uyuyamıyorum, cidden bak okurcum...

Mutlu uyandığım her sabah kendimden korkuyorum. -benbugünbunugördüm-
Bugün muhteşem işlere imza attım.. Sırasıyla,

-Kahvaltıda çayıma salatalık düşürdüm.
-Ayakkabılarımın bağcıklarını bağlarken ayağımı merdivene dayamıştım ki hoop... Oturuvermişim yere.
-Çantamın fermuarı açıkmış, yolun yarısında öyle yürümüşüm, notlarımdan bazılarını da düşürmüşüm.
-Dershanede yanlış sınıfa girince fark ettim ki dörtlerin arasında ne çok göze batıyormuşum meğer!
-Evden biri yirmi geçe çıkınca derse yetişilmiyor bu arada-
-İki katın merdivenlerinden arka arkaya yuvarlanılabilinir, yapabiliriz bunu!
-Elindeki matematik testi yanlışlıkla pencereden düşedebilir..
-İmkansız diye bir şey yoktur, tahtayı silerken tırnağını kırabilirsin!
-Teneffüse çıkarken hem öğretmenin hem de sıra arkadaşının ayağını yamyassı edebilirsin, inan bana Rocky!
-Bütün bunların üstüne milletin beş altı yanlış yaptığı testi fulleyip, herkesin fullediği testten de iki boş çıkartabilirsin, çünkü soruları çözmeyi unutursun.. Evet evet, potansiyeli gördüm ben..
-Tüm İngilizce dersi boyunca tahtadaki yazım yanlışlarını saydığın kağıt yere düşünce İngilizceci o kağıdı bulabilir...

Bazen ne ebleh oluyorum ama...
Bu arada hatırlatmak isterim ki okurum canım, insanalr yüzyıllarca deliyle dahiyi karıştırabiliyorsa, kerizle sanatçıyı da karıştırabilir..

Bu arada ben mailleri ne çok seviyormuşum da haberim yokmuş :))

Dizmınd Tatu | Ama Buradan Öyle Görünüyor!


Annem lisede ve ortaokulda Almanca gördüğü için İngilizce ile olan tanışması üniversiteye kadar sarkmış. Tabii tıp fakültesinde de oturup tense görmemiş. Tıbbi İngilizce ile paçayı kurtarmış.

Bu aralar da onuşma diline merak sardı, öğrenecek!
Oturuyoruz çalışma masasına, saçımı başımı yola yola İngilizce öğrtiyorum anama... Aşağıdaki metin üzerinden bir diyalog geçti ki, ne siz sorn ne de ben söyleyeyim... Yanağım ağrıyor hâlâ!

¨When the missionaires came to Africa, they had the Bible and we had the land. They said 'Let us pray!' and we closed our eyes. When we opened them, we had the Bible and they had the
land.
-Desmond Tutu


Anne: Ven di mişınırs kam tı Afrika

Geveze: Mişşınırs keym to Afrika

Anne: Hıhı, misşınırs kame to Efrika

Geveze: Efrika diye bir yer de mi varmış?

Anne: Olma mı, seni Efrika'nın çayırlarından getirdik iz, ehiehi.. Nerde kalmıştık? Hıh, çeviriyorum: Eğer misyonerler Afrika'ya geldiğinde...

Geveze: When orada zaman zarfı olarak kullanılmış, 'eğer' deseydi 'if' olurdu...

Anne: Ben de öyle dedim zaten! Eee.. Dey hed dı Bibıl en vi hed dı lend.. Şimdi 'land' neydi? Hani Lande Rover'ın 'land'i mi?

Geveze: Kısmen...

Anne: Zaten ben de öyle dedim ya.. Hım.. Diyo ki, misyonerlerin biblosu vardı, bizim de Land Rover'ımız.. Ay, işte arazi aracımız..

Geveze: Ciddi olamazsın di mi..

Anne: Tamam ya, Land Rover'ları değil, araziler varmış..

Geveze: Biblolara noolmuş?

Anne: Geveze evde top oynarken kırmış.. Ne bileyim noolmuş? Bi okuyayım... Hııı, biblolar topraktanmış!

Geveze: Allah'ım sana geliyorum! Bak şimdi, The Bible, Holly Bible oluyor tamam mı?

Anne: Holly Bible neydi?

Geveze: İncil.

Anne: Aaa... Afrikalıların İncil'i, misyonerlerin de toprağı varmış.. Tamam anladım..

Geveze: Hayır, tam tersi...

Anne: Afrikalıların biblosu, misyonerlerin toprağı varmış..

Geveze: asdfşkl... Almanca düşünme anne, 'we had the land'. Afrikalıların toprağı, 'they had the Bible' misyonerlerin İncil'i.. Toparlarsak...

Anne: Misyonerler Afrika'ya geldiğinde bizim toprağımız, onların da İncil'i vardı...

Geveze: Süpersin!

Anne: Ehm, tabii... Seni ben doğurdum, unutma.. Hıh, nerdeydik..

Geveze: Sonra da diyorlar bu çocuk neden bu kadar narsist..

Anne: Anneye narsist denmez! Anneye narsist den-mez!

Geveze: Tamam, denmez.

Anne: Aferim kuzuma.. hıh, tamam.. Dey seyd..

Geveze: Sed dersen daha şık olur.

Anne: Tamam, dey seeed, lets us prey...

Geveze: Oradaki 'Let us' aslında 'Let's'in orijinali, o yüzden lets us demene gerek yok..

Anne: Tamam, piki. Demişler ki prey yapalım..

Geveze: Prey yapalım değil, dua edelim anne, dua edelim!

Anne: Tamam, Allah'ım beni bu Geveze'nin elinden kurtar!

Geveze: Anne yaaaa... Dalga mı geçiyorsun adam mı seçiyorsun yaaa! 'Pray' dua etmek demek..

Anne: Hıı, tamam.. Misyonerler demişler ki dua edelim! en vi kılosd aur ays. Ama siz de misyonerlerin yanında niye gözlerinizi kapıyorsunuz ki!

(Geveze kopar)

Anne: Ven vi opınd dem... Neyi açmışlar? Misyonerleri mi?

Geveze: Gözlerini...

Anne: Hı, evet... Ven vi opınd dem, vi hed dı bibıl en dey hed dı lend. Gözlerini açınca topraktan biloları olmuş... Yok, bibloları toprak olmuş...

Geveze: Ama anne yaa... Ama yaaa... Bana da yazık di mi ama... Bak, cümleleri tek tek oku... 'We had the Bible'. Bible. İncil! Bizim incilimiz, onların da toprağı vardı...

Anne: Anladım.. Bi daha çeviriim mi? Bak, diyo ki 'Misyonerler Afrika'ya geldiğinde bizim toprakalrımız, onların İncil'leri vardı. Hadi dua edelim, dediler. Gözlerimizi kapadık. Açtığımızda bizim İncil'lerimiz, onların da toprakları vardı.' Dizmınd Tatu.

Geveze: Dizmınd Tatu değil, Tutu.

Anne: Tutu da neymiş öyle, balerin elbisesi değil miydi o?

Geveze: Yaa, evet.. Adamın adı 'Dizmınd Balerinelbisesi'. 'u'yu da nasıl 'a' diye okuduysan artık..

Anne: Yazın o kadar kötü ki Dizmınd Tutu buradan bakınca Dizmınd Balerinelbisesi oluyor!



Görür ama o... Bir dahaki Almanca dersimizde nasıl aptala yatılırmış öğrenecek, niiihahaha!

Nekibuki?

Sağ üstteki müzikleri merak edip mail atan okurcum sayesinde aklıma geldi, hani beğeneniniz filan olursa, 'Ouuhhff, bu neeğğ yaaa!' diyeniniz filan, söyleyeyim :))

Buz mavisi olan Madonna - Frozen
Onun altındakisi Kylie Minogue - Come Into My World
En alttaki su yeşili de Craig David - Insomnia

Kader=?

Bazen okuldaki din derslerinin tamamen vakit kaybı olduğunu düşünüyorum... Ateist değilim hayır... Sadece anlattığına dair fikri olmayanları sindiremiyorum...

Eğer amaç bizi dinden soğutmaksa, pörfekt... Ulaşılmak üzere neredeyse, zira ergen zihinlerimizin hiçbirinde İstanbul surları gibi bir iman profili yok...

Dinci: E kader dediğimiz şey... Eee... Allah'ın bizim yapacaklarımızı bilmesi durumudur. Dünyaya gönderilme amacımız aslında sınavdır...
Öğrenci: Eğer Allah bizim yapacaklarımızı biliyorsa bizi niye dünyaya gönderiyor ki?
Dinci: Eee... Öbür tarafta Allah seni hop cehenneme yollasa, başka birini de cennete... Demez misin 'Benim cehennemlik olduğum nerden belli?' Eee... İşte onun için dünyaya gönderildik...
Öğrenci 2: E peki İnanıp inanmayacağımız da kaderimizde yazılıysa sınav olmuyor ki dünya!
Dinci: Eee... Aslında Allah hepimizin ne mal olduğunu biliyor... Ama bize seçme hakkı da tanıyor...
-dumurun sessizliği derken Geveze koca çenesini tutamaz-
Geveze: Hocam, kitaba baktınız mı hiç?
Dinci: Tabii baktım, bakmaz olur muyum?
Geveze: Hımpfh...
Dinci: Ne demek oluyor bunlar Geveze?! -ses de yükselir-
Geveze: Şaşırdım...
Dinci: Ne demek şaşırdın?
Geveze: Kitapta 'Allah hepimizin ne mal olduğunu biliyor' yerine 'Allah kullarının hangi seçimlerini yapacağını biliyor.' yazıyordu, ben de şaşırdım... Kitabı okuduktan sonraki yorumunuz olmalı bu ama, değil mi? -sevimli görünmeye çalışılır- Yoksa böyle bir cümle kurulmaz, sonuçta hem içinde Allah geçiyor, hem de incelikten yoksun... Bir dayanağı olmalı, değil mi hocam?
Dinci:Eee, tabii... -hakaret mi şaşkınlık mı iltifat mı olduğunu anlamadı aslında- Aslında, ee, evet. Eee, bakış açıs... -konuşurken yakalanan bir arkadaş- Oooooğlum! Bir rahat duramayacak mısın sen! -azar, bağırış, azar, dağılan dikkat, bağırış, zil-

Şimdiye kadar asla bir insanı, hele ki bir öğretmeni küçümsemedim... Hatta 'sen' bile demedim... Din öğretmenimizi de küçümsemiyorum, sadece ağzım açık bakıyorum... -yanlış anlaşılmak istemiyorum-

Ben Barney'yi Görüyorum ya, O da Beni Görecek mi?

Yüzsüzlüğün dibine vurarak cnb... öhm, Orlando'dan aldığım, hatta sahiplendiğim, hatta benimsediğim mimimi yazıyorum :)) -geç mi kaldım ne?-




Hayatımda vazgeçemeyeceğim tek insan...

Hayatta önemsediğim birkaç kişi var, 'Ağlarsa anam ağlar, gerisi ninja kaplumbağalar!' diye süregelen esprimsi şeyde de olduğu gibi, annem... Bir de tombişim, kızılşınım, bitanem ananem :)) Gerisi, höüh...




Gelecekte nasıl ve ne bakmdan teknolojik gelişmeler olsun isterim...


*İnsanlar ne düşündüğümü anlayabilsin/duyabilsin.

*How I Met Your Mother'ı izlerken Barney evimize gelsin -ya da mış gibi yapsın-

*Kirli sepetine kendiliğinden giden çoraplar icat edilsin. -maksat başucumdaki etajerin altındaki yayıntı kalksın... -ıyyyy iğrendim kendimden...-

*Sonraa, geçmişten canlı kanlı insan getirebilelim...

*Bir de insan klonlama yasallaşsın... -başlatmayın etiğinize demek gelse de içimden, demiyorum-



Yollamıycam işte kimseye :))

Son Mohikan vs. Amatör


'Hemen her öğencinin en sevdiği ders Beden Eğitimidir.' genellemesini yiyeyim ben okurcanım!

Evet, hatta çiğ çiğ yiyeyim!


Bu nedir ya! Jurassic Park kaçkını gibiyim... Yüzüm gözüm çarşamba pazarı...

Ama suç bende, hangi akla hizmet gidip amatörlerle basketbol oynarsın? -ay bu cümle çok artistik oldu, bi daha okur musun dear okur?-


İlk derste oyndığımız yakartop çok meymenetsiz birşey olunca ikinci ders dedik ki hadi basketbol oynayalım.

Millet galeyana geldi tabii;
'Hoop, Geveze bizim, aa bu pota da biziim!'

'Höstürünüz, Geveze bizim, pota sizde kalsın!' -kendimiçokpopülerhissettimbildiğingibideğil(:-


Şunu şurasında bir avuç steps kraliçesi iki pota oynayacak, olur mu öyle şey? Saf olabilirim ama aptal, nnn'asla! :))

Tek potada karar kıldık, her şey güzel, hava atışı filan derken önümden turuncu bir siluet geçti.

Sonra dünyaya bir bardak suyun arkasından bakıyormuşum gibi hissettim. Gözlüğüm düşmüüş!

Derken bir çığırtı:

'Ggeeveeeezeeaeaeaaeaeae!'


Gözlüğün burna oturan kısmı yüzümü çizmiş... Suya battım çıktıım oynamaya devam ettik...

Aslınnda o an anlamalıydım bunun bir ilahi işaret olduğunu... Yukarıdan birileri oynamamam için beni uyarıyordu. Dinledim mi peki? I-ıh :))


Elime top geldi, artistik bir turnike çakayım dedim, bacak kadar boyumla ne turnikesi, yere çakıldım :)) Neredeyse benim iki katım olan bir arkadaş blok koydu, ouuf ne acı bloktu, ne sen sor ne ben söyleyeyim okurcan :))

Bir baktım tişörtümde bir leke var. Höhöyt, kolum da cırmıklandı. Ama Son Mohikan saaşı bırakamaz, nn'asla!


İnatla oynadım, ta ki garip bir şuta kadar... -deliksizgirdiama- Hooop totomun üstüne oturdum... Ama ayak bileğim nasıl ağrıyor, nasıl ağrıyor... Tırnağımın yanında bir yer kanamış... Tişörtüm zaten kanlı...

Vıyh dedim, kalkmaya yeltedim hooop aynı totonun üstüne bir daha düştüm -sankibaşkavarda-


Kızlar birbirlerine 'kanser olduğunu kim söyleyecek? Ölümü ye ben sölemiyceem!' bakışları atarlarken topallaya topallaya sınıfa doğru seğirttim.

Derken bir başka kaçkın olan XY kromozomlu canlımsı bişey

'Aaarrgghhh! Geveze! Kim dövdü kız seni, hahahrahah!' deyince aynaya bakma ihtiyacı hissettim...


Resmen makayajsız Britney Spears olmuşum... Ama yüzümde de aptal bir sırıtış, sanki WNBA kupası kazandım! Saç baş dağılmış, yüz göz kan revan içinde, bir perişanlık ki sormayın...


Büyük bir uğraş sonucu gözlüğümü yüzümden ayırabildim de suyla temas ettim...


Şu anda insana en çok benzeyen formumdayım ama maç bahanesiyle kızlardan birinin beni çk pis patakladığını düşünüyorum, yarın soracağım hepsine!

Sap Mıyım Saman Mı?

Her türlü ortamın altını üstüne getiren, tanışılmadık insan, konuşulmadık konu bırakmayan Geveze yine karşınızda efenim...

Okullar açıldı, bu sene son senem filan ya bir ineklik çöreklendi üzerime, Allah düşman başına vermesin... Kendimden korktum :))

Asıl konumuza dönerseeeek son zamanlarda fazla otladığımı düşünen annem tutup beni Amerikan Kültür Merkezi'ne, sinemaya, tiyatroya, kitap şenliğine götürüp insan içine karışmamı sağladı. -ya da sağladığını sandı-

Bir sürü yeni insan tanıdım, çok eğlendim ki bir ara yazacağımı umut ediyorum :)

Bu arada son birkaç günde kafamda ne fikirler ne senaryolar ne tilkiler döndü sorma okurum canım... Belki blogumun formatını değiştiririm, haberin ola ;))

Neyse, yine daldan dala daldan dala giderken yakaladım kendimi, son zamanların en muhteşem diyaloğuna geçiyorum artık :))

Böcürt: Geveze ya, sen niye hep sap gibisin böyle?
Geveze: Öhm, Böcürt'cüm; ne demek ki bu?
Böcürt: E sapsın dedim işte ya Geveze?
Geveze: Hadi ordan, sağım solum insan kaynıyor, sapmış... Pöehirthişm!
Böcürt: Alışveriş merkezindesin ya, bir etkisi olabilir.
Geveze: Ukala...Senden daha çok arkadaşım var benim!
Böcürt: Ya öf Geveze! Bazen ne kadar aptal oluyorsun sen böyle! Onu demiyorum ya, şimdiye kadar Emir Kusturica filmlerinden ya da Oscar törenleri sonrası hariç 'Aşıksaaan arkadaaaaaaş!' dediğini duymadım, onu diyorum sap!
Geveze: Yağdır Mevlam huu... Bir defa onu da duymamış olman lazım, yoğ öle bişey! Ayrıca aşk dediğin yalan hacı, bildiğin yalann!
Böcürt: Ne alaka? Hadi ordan!
Geveze: Bu alemde bir çikolata aşkı, iki sinema aşkı... Biri çikolatanın sonuna kadar, öbürü de sinemanın giriş kapısına sonraki uğrayışına kadar...
Böcürt: Amasendçoksaçmyokartışshdftrhhglkl... Seninle de konuşulmaz ki... Kabahat bende... Sen git test kitaplarınla konuş... Sap! Şurda tineyç kız muhabbeti yapalım dedik, Angelina Jolie görmüş Polat oldun... Yıkıl karşımdan Geveze!
Geveze: Angelina Jolie görmüş Polat... Tineyç kız... A. Şizofren B. Alkollü C. Hap almış D. Çok kızgın... Evet, D.

-ve Böcürt Geveze'yi parça pinçik eder, perde 'Samanlıktan samanı da kaldırmadın Zühtü, ben sana yandım Zühtü, hele hele yandım Zühtü' eşliğinde kapanır.-

Düğünememe

Gözlerim kıpkırmızı, hatta nemli... Ama ağladığımdan değil, hatta kendimi buzdolabının köşesindeki şeftali gibi hissetmem de; hepsi grip yüzünden...

Tutankamon'un laneti gibi bir gribim var ki düşman başına...
Neysem, okurum canım; sadede gelirsek zorla düğüne götürülüyorum teeeee İzmir'e... Mutsuzum umutsuzum... Robin Hood neyim gelse de kurtulsam diye bakınıyorum ama yok. Geveze başının çaresine bakacak...

Öncelikle düğünlerden nefret ederim, çünkü gösterişten de nefret ederim... Canım cananım ülkeme oranlarsak her yüz düğünden altmışı gösteriş amaçlı. Evlilik bir nev'i sonsuzluk sözleşmesi, taktın mı o altın kelepçeleri, finito. Bir insanın buna cesaret edebilmesini takdir ediyorum, ama;
'Hacı ben evleniyorum, ahanda nal gibi alyansım; İzmir'in en pahalı düğün salonunu da kiraladım, gelinlik 3500 lira, damatlık 2000 lira, yemeklerin hepsi de 4000 lira tutuyor, anla işte, o kadar zenginim! Hele orkestram, oy anam oy; Cumhuriyet Senfoni Orkestrası gibi bir şey!'
demen beni öldürüyor...

Hele ki Ozan Demet Akalın 'Toz Pembe' isimli yöresel Türkümüzü seslendirirken kendini sahneye atıp da şıkıdım şıkıdım göbek atman, parmak şıklatman, 'Estteeeğğğğ!' diye kendinden geçmen için 'komik' diyorum...

Evet, bir düğünde eğlenebilmek için o düğüne servet yatırılması ya da o yazın hit disko şarkılarının çalınması gerekmiyor, illa geline beşi-bir-yerde takılması gerekmiyor...
Yani en azından benim eğlendiğim düğünlerde bu 'diplomtik ilişkiler'in hiçbiri yoktu...


Bu arada hâlâ beni okuyanınız var mı merak ettim, sanki sesim öööle bir yankılandı geri döndü...

Anne Ben Billie Jean Oldum!

Burnuma üzüm kaçıran sevgili Serdar Ortaç, seviyoruz seni, hıhı... xo xo



Hayatımın zencisi Michael Jackson, umarım yamuk yumuk olmamışsındır...

Ekşi Sözlük'e göz atmayan ne olsuuun? Darbukalı Biliciiiyn olsuun!

Sen Ben Ten

Aslında ben sorumsuz değilim, tüüüüm haftasonu boyunca ödev yaptım ve sağ işaret parmağım artık yok!

Bu arada The Ugly Truth'u izledim, nasıl vakit buldum ne siz sorun ne ben söyleyeyim... Gerard Butler'ın en tarz hali budur, oynamayın adamla...

Okuldaki rehberlikçimle kavga ettik, amacı ne anlamıyorum...

Yüzyılın farkındalığını yaşıyorum, ben hayatımın kazığını yemişim geçen sene bu zamanlar...

Bu arada hangi erkek aynı kızın peşinden iki yıl koşar?

Bir de kahrolsun çekinik gen! -Tek çaprazla mavi gözü kaçırmış insan-

Meşgulüm filan ama vefalı bi okuyucuyum, okudum hepinizi ;)) Detaylara girmek için kafamı toplamam lazım, hala gribim, tam 4 kişiye de bulaştırdım; mesudum...

Hepinizi öpermiş gibi yapıyorum okurcanlarım, kendinize iyi bakın, virüslerden uzak kalın...

Bir İki Üç, TIP!

İki gündür duvara yapışmış amele sümüğü gibi geziyorum, dokunsan eline de yapışacağım. Zaten besili koyun kadar olan bademciklerim konuşmamı güçleştiriyor, bir de bağıra bağıra konuşmaya çalışınca hepten sesim gitti... Giderken de beni rezil etti sağ olsun...

Her şey İngilizce dersiyle başladı. Tiğ'ça'ın sorduğu soruya verdiğim cevabı duyurmak için çabalarken bir iki ses telimi devirdim, ama buna rağmen Jackie Chan'i tepelemiş Bruce Lee gibi oturdum sırama.

Ders çıkışında ayakkabılarımı nerden aldığımı soran arkadaşa cevap verdiğimi sandım. Ama cevap vermemişim. Ya da verememişim. Bunu da sınıftakilerin yarıla yarıla gülmesinden anladım. Bağırdım, ya da bağırdığımı sandım:
'Bi susun bi, sesim çıkmıyor benim! Bu büyük bir problem!'

Hepsi Doktor*'um yüzünden... Okulun gelmiş geçmiş en zeki ve en geveze öğrencisi olduğum yalanını söyleyince dayanamayıp şapanak öptüm yanağından. O sırada bir virüs alışverişi olmuş olabileceğini düşünüyorum.

Zaten serviste de ufak çapta bir krize neden oldum. Hostes yoklama yapaken sesim çıkmadığı için 'Burdayım!' dediğimi de duymadı. Panik oldu, 'Kaptan, Geveze yok, okula dönelim hemen! Hemen, hemen1 Kızcağız kaldı okulda, eyvah eyvah!'

E yine millet gülmeye başladı, nereye savrulduğunu bilmeden yaptığım el-kol çırpınışlarım Kaptanın gözüne girmiş olacak ki 'Geveze burada, panik yok!' dedi... Hostes az daha öldürüyordu beni, ömründen ömür gitmiş, öyle dedi. -Hostesimiz 8-10 yıllık kariyerinde arkasında hiç öğrenci bırakmamıştır, az daha ilk oluyordum-

Eve gelince de annemi ararım genelde, aradım yine farkında olmadan. Halbuki neyle diyeceğim 'Annen ben evdeyim.' diye? Diyemedim tabii, fısıldaya fısıldaya, ıkına sıkına anlattım derdimi:
Geveze: Ahhnnee, bheeen eve geldhhhm...
Anne: Geveze, ne oldu, niye fısır fısır konuşuyorsun?
Geveze: Sessssshhiimm gittiiii.
Anne: Ne, evde hırsız filan mı var? Hemen geliyorum ben!
Geveze: Annhheee, sesim! Kısılldhııı!
Anne: Haa, baştan söylesene, ödüm patladı burada benim! Sorumsuz geldin sorumsuz
gideceksin, şakanın da yeri var! Ciddi ol azıcık! Sayende 3 yılım gitti! Niye fısırdıyorsun öyle?
Geveze: Sesssssssiiiiiiimmmm gitttiiiiiii!!!
Anne: Haa, tamam o zaman...

Aman aman, ses ne hoş, ne cici bir ihtiyaçmış öyle... Sabahtan beri Azer Bülbül gibi titriyorum, 'Eeevvddd-ddd-ddeyiimmmm!', 'Buuhhhhhhrrrrddd-ddd-ddayımmm!'

Neyse ki o billur(!) sesim olmadan da beni anlayabiliyorsun dear okur!
*Doktor'um: Geleceğin beyin cerrahı sıra arkadaşım.