Tivit Tivit

-Twitter'lı hesabım olacağına Twitter'lı yazım olsun istedim. Maddeli neyin.

-Geveze'nin geleneksel salyalı sümüklü kış gribi tüm dünyada coşkuyla kutlanıyor.

-Önce el bileğim sonra ayak bileğim. Yemin ediyorum bu bir sabotaj, bi insan bu kadar da voleybol özürlü olamaz.

-Aldous Huxley ne hoş bir isim. Söyledikçe söyleyesim geliyor.

-Serdar Ortaç aksanıyla Billie Jean söyleyip kendi kendime halay çekiyorum. Evet, Fransızca çalışmamak için kendine meşgale bulma konusunda bu denli aşmış bir insanım.

-Saatlerce kitap okumak, öyle bir okumak ki gözlerinin akı değil alı olması, parmakların sayfa çevirmekten aşınması, dünyayı Times New Roman görmek. Sonra da düşünmek: 'Ben niye flu görüyorum? Aslında ne zamandır doğru düzgün meyve yemiyorum, sanırım vitaminsizlikten. Evet evet, kesin vitaminsizlik abi, ya ne olacağıdı?!'

-Odamın pencerelerinden biri tarla manzaralı. Sahibi ve atı düzenli olarak bakımını ve çapasını yapıyor. Onlar ufukta göründü mü ben de makinemi elime alıp hastalıklı bir biçimde röntgencilik yapıyorum. Fakat farkıma vardıkları gün olacaklar beni korkutuyor.

-An itibariyle kafamda dolanan kelimeler: Terebentin, Pfizer, Memphis. Aralarındaki anlam bağını çözen Chuck Norris'e komşu olacak diyollaa.

-Üçüncü defa başladığım 1000lik Galata Kulesi puzzle'ı bu sefer bitecek, kararlıyım.

-Matematikten 92 alan Geveze sevinçten klavye sehpasını düşürdü. Allah hepimizi Palme D'Or alan Geveze'nin sevincinden korusun..

-Bir kâtip tarafından kopyalanmış bir Osmanlıca kitap bulmak bu kadar zor olmamalı dear okur..

-Mısırlılar kadar işgüzar bir millet görmedim. Halka hanedan malı toprağı üleştirmek için geometriyi icat etmek kadar büyük bir işgüzarlık yok dünyada yahu, yok işte..

-2010'dan nefret etmek için 2 yazar:
*J. D. Salinger
*José Saramago
2010'dan daha çok nefret etmek için 3 Fransız:
*Éric Rohmer
*Claude Chabrol
*Jean Ferrat
Sevdiğim adamlar niçin benimle tanışmadan ölüyor?

2 yorum:

Glamdring dedi ki...

Şaşırdım.
Hadi Saramago ve Salinger tamam da, şu devirde, bırak aşık olmayı, Eric Rohmer, Claude Chabrol, Jean Ferrat isimlerini işitmiş tek bir Allah'ın kulunun bile kalmadığını sanıyordum.
Ben de çok severim, çok çok severim bu herifleri. Özellikle Eric Rohmer ve Jean Ferrat'ı.
Rohmer'in Bergman gibi diyaloglara dayalı sinema dilini benimseyişini, Fransız usulü ilişkilere bakışını, o hem uçarı, hem de delici üslubunu, anlatımcı yönetmen sinemasından kati suretle ödün vermeyişini takdire şayan bulmuşumdur hep. Yirminci yüzyılı yirminci yüzyıl yapan, Fransa'yı Fransa yapan, sinemayı sinema yapan adamlardan biriydi. Onunla birlikte yirminci yüzyıl da, yirminci yüzyıl Fransa'sı da, yirminci yüzyıla özgü entelektüel sinema da öldü galiba. Eh, az buçuk bizde öldük.
Ya Jean Ferrat.
Kırık, kötümser bir öksürüğün boğazıma yapıştığı, gribin tüm vücudumu ele geçirdiği bir akşamüstü almıştım ölüm haberini Ferrat'ın.
Donup kaldığımı hatırlıyorum.
İçimin acıdığını.
E boru değil, içlenip içlenip az dinlemedim onun şarkılarını.
Fransız chanson geleneğinin en baba imzalarından biriydi.
Edebiyattan pek çakmayanlara da Louis Aragon'un ne muhteşem bir şair olduğunu da o öğretmişti ha. Onun şiirlerini besteleyip bir de güzel söylerek.
Bir bir gidiyorlar yahu, bir bir.
Önce Jacques Brel, arkasından Yves Montand, derken Georges Brassens, sonra Gilbert Becaud, Leo Ferre, Charles Trenet, Serge Reggiani, sonra da Jean Ferrat.
Bir tek Aznavour kaldı geriye.
Bari Tanrı onu başımızdan eksik etmese.

Geveze dedi ki...

işte o gün, yani sevgili fransız heriflerimin adını işitmiş kimsenin kalmadığı gün dünya için çok karanlık bir gün olacak. bebekken bıngıldağına amerika yemiş bir nesle mensubum ben ve içlerinde sinemadan, sanattan en çok anlayanı geçen senenin oscar kazananlarını sayabiliyor, ekstra olarak da james cameron seviyor. rezil bir durum.

o rohmer ki, tek isimli aktörler zamanından kalan; pamuklara sarılası, yenilesi öpülesi bir adam. henüz minnacıkken, annemin ankara dt'de çalışmasından mütevellit aldığım tiyatro büyüsünü sağlam bir tokatla çözmüş harika bir adam. l'amour l'apresmidi'yi izledikten sonra demiştim 'ben sinema yapıcam hülen' diye :) ki moral tales izlememiş biri de ironiye dair fikri olmayan biridir. ayrıca diğer yeni dalga'cıların yanında bir parça anarşist durmuştur ya hep, işte o duruş truffaut'yü bile döver.
ölüm haberini almamın üstünden ühüüüv çok zaman geçti, ve arşivimin tozunu aldıkça hâlâ fena oluyorum. filmlerini gördükçe ben utanıyorum ardından gelenler adına.

jean ferrat da ölmeyeceğine kendimi inandırdığım o büyük adamlardan işte.. nice saçma sapan anıma şahitlik etmiş, nice gereksiz duygularıma fon müziği olup onları gerekli kılmıştır kim bilir... kabare deyince filan kulağımda çınlar. hayır onca yaşaması gereksiz insan varken ferrat bi 10 yıl daha yaşayamaz mıydı?

öf, 2010'a bi daha küfrettim işte.. hayır daha chabrol'la karşılıklı yemek yiyip 'baba nedir senin bu şarap-yemek fetişin yahu? her filmde kadehlerle sevişiyor adamlar..' diyemedim.. pieeehh..