Teşekkürlerimi ilettikten sonra hakkımda 7 gerçek yazmam gerekiyormuş.
Bundan gayrı yeni mottom az laf çok iş. -bir demet ucuz ironi.- O yüzden hemen başlıyorum.
:1: Ortalama bir günde yatağa yatmamla uykuya dalmam arasında geçen süre yaklaşık 40 dakika. Evet, 40 dakika. Zira beynim kendi kendini kapatma konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyor.
Işıkları söndürüyorum, yorganıma sarılıyorum ve aman Tanrım! Gözümün önünde bir karnaval beliriyor. -bu konuyu detaylarıyla anlatıp koskoca bir yazı çıkartabileceğimi fark ettim tam bir fırsatçı olarak.-
Velhasıl kelam, kolay kolay uykuya dalamıyorum ve bunu yapan insanlara da muhteşem bir hasetle bakıyorum.
:2: Beynim adeta bir bilgi çöplüğü. Omuzlarımın üstünde devasa bir 'Bunları biliyor musunuz?' arşivi taşıyorum. Örnek vermek gerekirse..
*Roald Dahl Charlie'nin Çikolata Fabrikası'nı ilk yazdığında oompa-loompa'lar simsiyahlarmış. Sonra 'Irkçı oldu ya bu.' diyerek bukalemuna çevirmişler pigmeleri. -bir ara beyaz oluyorlar, bir ara turuncu oluyorlar filan.-
Şimdi söyleyin bana bu bilgiyi nerede kullanabilirim? Nerede işime yarar? -sessizlik.. buz gibi bir sessizlik..-
*Roald Dahl Charlie'nin Çikolata Fabrikası'nı ilk yazdığında oompa-loompa'lar simsiyahlarmış. Sonra 'Irkçı oldu ya bu.' diyerek bukalemuna çevirmişler pigmeleri. -bir ara beyaz oluyorlar, bir ara turuncu oluyorlar filan.-
Şimdi söyleyin bana bu bilgiyi nerede kullanabilirim? Nerede işime yarar? -sessizlik.. buz gibi bir sessizlik..-
:3: Karamelden hoşlanmam. Hem de hiç.
:4: Arkadaşlarımın ortak kanısına göre bazen açık sözlülük olayını abartabiliyormuşum.
Halbuki entel bir tartışma ortamında herkes mutlu olmak için yalan dinlemenin saçma olduğunu kabul eder. Pratiğe gelince niye yamuluyorlar anlamıyorum. Ayrıca üzülmesin diye yüzüne söyleyemedikleri şeyi o gittikten sonra aralarında konuşmaları ve dahi gülmeleri, sorarım sana dear okurum, daha mı etik?!
Adını hatırlamadığım birinin dediği gibi, gerçek sizi özgürleştirebilir ama önce çok kızdırır. -ufuu, tanık göstermeye kadar gittim.-
Halbuki entel bir tartışma ortamında herkes mutlu olmak için yalan dinlemenin saçma olduğunu kabul eder. Pratiğe gelince niye yamuluyorlar anlamıyorum. Ayrıca üzülmesin diye yüzüne söyleyemedikleri şeyi o gittikten sonra aralarında konuşmaları ve dahi gülmeleri, sorarım sana dear okurum, daha mı etik?!
Adını hatırlamadığım birinin dediği gibi, gerçek sizi özgürleştirebilir ama önce çok kızdırır. -ufuu, tanık göstermeye kadar gittim.-
:5: Sinesteziden muzdaribim. Şarkıları koklayabilirim, fotoğrafların tadını alabilirim, kelimelerin dokularını hissedebilirim.
Bundan kötü bir şeymiş gibi bahsediyorum, evet. Çünkü çoğu zaman filmlerden, müzikten, kitaplardan bir başkasının alabileceğinden daha fazla zevk alsam da bazen çok yoruluyorum.
Kötü bir şarkı duyduğunuzda ne hissettiğinizi düşünün bir. İşitsel olarak rahatsız oluyorsunuz, değil mi? Bense iğrenç bir yüzeye dokunuyorum, plastik kokusu alıyorum.
Ayrıca sayılarda hiçbir şey hissedemiyorum. Sonsuz bir siyah beyazlık. Matematikten nefret etmek için devasa bir sebep daha.
:6: Şimdiye kadar şöyle ya da böyle bir muhabbetimin olduğu herkesi ellerinden tanıyabilirim. Herkesi.
:7: Eğimli yerlerde fevkalade rahatsız oluyorum. Öyle böyle değil, ÇOK rahatsız oluyorum. İçim sıkılıyor.
Engebeli arazi değil, eğimli arazi. Yokuş gibi.
Uff, iğrenç bir şey yaa.
Eveet, bir mimimizin daha sonuna gelmiş bulunmaktayız. Şimdi el ele tutuşuyoruz, gözlerimizi kapatıyoruz ve yüksek sesle tekrar ediyoruz:
"Geveze coğrafyadan 100 alsın.. Geveze matematikten de 100 alsın.. Geveze coğrafyadan 100 alsın.. Geveze matematikten de 100 alsın.. Geveze coğrafyadan 100 alsın.. Geveze matematikten de 100 alsın.."
"Geveze coğrafyadan 100 alsın.. Geveze matematikten de 100 alsın.. Geveze coğrafyadan 100 alsın.. Geveze matematikten de 100 alsın.. Geveze coğrafyadan 100 alsın.. Geveze matematikten de 100 alsın.."