Okulum BAL'ım Ayran Günü haftasını festivalimsi bir şeye dönüştürme sancısında şu sıra. Koronun konserleri olsun, dandikliğini alegorik olduğunu iddiaa etmek suretiyle kamufle etmeye çalıştıkları tiyatro gösterisi olsun, 'Profesör geldiiiğğğ.' diye uğruna beni heyecanlara gark ettikleri ve sonradan geometri profesörü olduğu ortaya çıkan adam olsun pek faaliz şu sıra. -tam bir terbiyesizlik. oysa ki nasıl sevinmiştim, nasıl heyecanlanmıştım, ne hayaller kurmuştum. dilbilim profesörü olduğuna inandırmıştım filan kendimi. sonra salona girdik, aristo filan dedi, hee dedim ALLAAAAAAAH dedim, felsefe profesörü. sonra pisagor geldi, bi kımıldandım. sonra.. sonra geometri profesörü çıktı.. mütemadiyen ağlıyorum. fd seni seviyorum.-
Bugün de Betûl Mardin geldi BAL'cığıma. Sırf konuşmasını dinleyebilmek adına Bay Yürüyen Ego'yla tartışıp dersinden çıktım, sonra bir baktım bütün sınıf arkamdan geliyor. Ta daa. -öyle popi insan da değilim hani ama içimde bir yerde çok pis bir retorik cevheri var. az zorlasam müdürü deviririm, öyle diyeyim dear okurum. hükumetler korksun benden. vendetta gibiyim adeta. bu arada da sözlü notumu 25 filan yaptım diye düşünüyorum bu hamleyle. asiliğin bedeli işte naapcaksın. şurda ne yazıyosa o. huzur, her şeyin başı huzur. bir de sağlık, sağlıkla huzur olmazsa vallahi karun olsan kaç yazar şükrancığım.-
Söylemeliyim ki Betûl Mardin muhteşemliğin 85 yaşındaki hali. Sahneye çıkar çıkmaz koltuk değneğini bırakıp konuşması boyunca periyodik olarak 16 yaşımdan utanmama sebep bir enerjiyle oradan oraya seyahat etti durdu. Hayatından bahsetti biraz, ki bundan koskoca bir yazı çıkacağı için burada harcamıyorum. Sonr ahalkla ilişkiler hakkında zaten bildiğim şeyleri anlattı, ama öyle şirin anlattı ki :O şeklinde dinledim. -hatta bir önümde oturan ve saçlarını ağzıma sokmakta kararlı kızı azarladım tam bir nine gibi çık çık'layarak.-
Soru sorma faslında eski mezunlardan biri mikrofonu içine sokmak suretiyle densizliğin doruklarına vardı. Betûlcüğüm lise mezunu oluşundan bahsettikten sonra The Eski BAL Mezunu inanılmaz bir atarla ve kahvehane üslubuyla 'Ben fakülte mezunuyum, bu işin okulunu okudum.' diyerek lafa girdi, bana da inmeler indi. İnsanlar nasıl bu kadar densiz oluyorlar cidden anlayamıyorum. The Eski Mezun, ben 'Elinden mikrofonu alııııığnhhh!' diye hönkürmeden önce epey de konuştu, epey de pot kırdı. Bir de bağırarak ve sinirle konuşuyor ki anlatamam:
"Ayakkabı satıyorum ben, fabrikağm var. Gözlemliyorum gençlerde bir marka manyaklığı var, hep bu küreseğl markalarığn imağjından kaynaklı bunnar. Ülkemizde üretiliyoğrlar, Edirne'den çıkıp marka damgasını yiyorlar, geri girdiklerinde de fiyatları kaç katına çıkıyoğr. Bunları bir yaz çıraklığa verse anneleri babaları, böyle olmazlar. Marka mağnyaklarığ. Fakültesinde okudum bu işin, gençlerin hep beyni yıkanıyğr reklamlarlağ, halkla ilişkilerleğ." -bu arada kalp krizi geçirdiğim için dinleyemedim.-
"İzmirliyim beğn, buralıyım beğn!!!!!1! *bağırmak, çok ama çok bağırmak*"
Her türlü yorumdan önce, MARKA LOGOLARI ÜRETİMDE BASILIR, ürünler embesil gibi ülke dışına taşınmaz sırf bu işlem için. Oh, içim soğudu şu an.
Evet, ne diyorduk? Hah, kadıncağız orada neler anlattı, hiçbirini mi dinlemedin be adam?
Ben orada soru sormak için ağzımı açmaya çekindim, sen Betûl Mardin gibi bir insanın yanında anlamadığın pazarlama ve halka ilişkiler konusunda ahkam kesmeye hiç mi çekinmedin?
Herneyse, bunu anlatmayacaktım konu dağıldı. Söyleşi bittikten sonra salonda kalıp kendimi kulise attım ehe ehe ehe. Sonra müdür yardımcısına çekine çekine 'Hocaam bi merhaba desem olur muu *paçalardan şirinlik akması* lütfeeeeğn.' dedim, meğerse adam beni bekliyormuş. Sırtımı pıtpıtlayıp 'Run Forest, run!' dedi.
VE BETÛL MARDİN BANA SARILDI OKUUUUUR, BAYAA ELİMİ SIKTI VE BANA SARILDI. HATTA İNANMAYACAKSIN, YANAKLARIMDAN ÖPTÜ.
Pis korumalar hadilemeden önce muhabbet bile ettik, İstanbul'a yolum düşerse bir gün ehe ehe ehe. -burada hava atıyorum deliler gibi.-