Eski Bir HBÇİKMİ Adayının Hıçkırığı: Bitki Çaylarını Koklayarak Seçmeyin!!1!

Daha önce bahsetmedim sanıyorum ama bitki çaylarıyla aramdaki ilişki neredeyse çikolatayı kıskandıracak seviyede. Yeşil çay hariç içemeyeceğim çay yoktur dünya üzerinde. -yeşil çay ne kadar korkunç bir şey öyle yahu. yani hakikaten fena. aman yarabbiii, ibretlik bir fena.- Öylesine bir çay oburuyum. Kleopatra olsam çay banyosu yapardım, o kadar yani. -bir anda çirkinleştim fekat.-

Sırf bu namım için yeşil çayın bitki çayı sayılmaması adına pek çok eyleme imza attım. -eylem dediğim de bir dizi homurtudan oluşan kuru gürültü.- Sayın çay üreticileri bu malum renkteki içeceği farklı bir klasmana yönlendirselerdi 'Her Bitkinin Çayını İçebilecek Kudretteki Muhteşem İnsan' olacak, üzerinde 'HBÇİKMİ' yazılı çay kupası baskılı t-shirtten oluşan süper kahraman üniforması giyebilecektim. -hemen her cümlede 'çay' demem bir vakit sonra kontrolden çıktı. ama kendimi durduracak değilim.-

Muhteşem olacaktı yahu dear okur, HBÇİKMİ öyle herhangi bir sıfat değil zira. Düşünsene, biçimsiz burunlu bir tip yerine bir süper kahraman sana iki üç paragrafta bir 'dear okur' diyecekti. Huuuhuv. -senin yerinde ben olsam burada çok heyecanlanırdım. evet.-


Ama son birkaç günde yaşadıklarımdan sonra bu ulvi amacımı -dünya barışı değil yahu, HBÇİKMİ olmak- rafa kaldırmak zorunda kaldım. Çünkü.. Çünkü... -hıçkırıyorum burada. flaş tivi'deki seyirci teyzeler gibi gözlerim doluyor. kıpkırmızı burnumu çekiyorum gürültüyle.-
..yeşil çay kendine habis bir ortak bulmuş. Evet, artık içemediğim tamı tamına 2 tane bitki çayı var! -hıçkırık. burun çekme efekti.-

Hiçkimseyi suçlamıyorum aslında, geçen gün marketteki çay reyonunda tazı gibi gezinmeseydim böyle olmayacaktı. Pek kıymetli ıhlamurlarım bittiği ve yeni bir şey denemek istediğim için kokusuna bayıldığım bu kayısı çayını almayacaktım ve midemi harap etmeyecektim. Algım bir parçacık açık olsaydı paketin üzerindeki 'form çayı' ibaresinden etkilenip dehşetle bir adım geriye sıçrar, başka bir şey alırdım. Ama kısfmet işte. Gittim ve kayısılı form çayı aldım. Kokusu hakikaten muhteşem yalnız. Koklamaya kıyamam benim güzel manolyam. Herneyse, burada bir karalama kampanyasının ortasındayım, iltifata yer yok.

İlk içtiğim günkü korkunç mide ağrısını yediğim 9 un kurabiyesine yordum. Sonraki gün de kurabiyelerin lanetinin peşimi bırakmadığını düşündüm. Daha sonraki gün içimde ufak bir şüphe uyandı ama bastırmasını bildim. Yüksek miktarda su kaybından başımın döndüğü gün annemin bağırsaklar ve kayısı efektiyle alakalı komplo teorisine kulak asmadım.

Derken gözlerimi odaklayamayıp da kapıyı ıskaladığım ve kasasına omuz attığım gün -sanırım 6. gün filan oluyor.- beynimeki temassızlık sorununu çözdüm ve gerçekleri görmeye başladım. Nnnalet kayısı çayı yüzünden nnnadeta kurumuştum. Bağırsakcağızlarım -bu kelimeye ne yaparsam yapayım sevimli bir hale gelmiyor, gelemiyor.- perperişandı.

Ve kutunun kapağını çarpıp çıktım. Bu ilişki böyle yürümezdi dostum. Sorun bende değil ondaydı. Ben ona güvenmiştim, onu sevmiştim. Ama o beni hasta etmiş, bununla da kalmayıp HBÇİKMİ olma hayallerimi yıkmıştı. O son kupayı içmeyecektim. Bir daha beni aramasındı, karşılaştığımızda yolunu değiştirsindi! Hepsi aynıydı işte, bilmeliydim ona güvenemeyeceğimi! HIÇK!!!

Artık hergün bir şişe Türk Kızılayı Doğal Zengin Mineralli Su a.k.a. Doğal Maden Suyu içiyorum. Kaybettiğim mineralleri kazanmama yardım ediyor olabilir ama kırık kalbim üzerinde hiçbir işe yaramıyor azizim.

Velhasılı kelam, kendine iyi bak dear okur; form çaylarından uzak dur, bitki çayını koklayarak seçme. Ve unutmadan, hastalığım sonucu askıda kalan bayram yazımı bekle ikinoktaüstüstePe.

Hiç yorum yok: