Bu post, tıpkı buradaki kardeşi gibi bütünüyle tamamıyla absalom'a ithaf edilmiştir, hatta absalom için yazılmıştır. Ama benim en sevdiğim dearest okurum tabii ki göğsünü gere gere okuyabilir.
...
Başlamadan önce söylemeliyim ki bloguma ve dear okurlarıma hasret kalmak evlat acısı yaşamak gibi bir şeymiş.
Unutmadan, öykü gerilim unsurları içermektedir.
...
-mistik bir sesle, sisli bir mekânda okuyunuz.-
Zamanın birinde, adı sanı şu an için bize lazım olmayan bir kahraman uzaak doğudan bir diyara gitmiş. Bu diyarın toprakları çorak, iklimi kurak, akrepleri manyak imiş.
-peki ya kahramanın orada işi neymiş?-
Kahramanımız oraya annesini görmeye ve tatil yapmaya gitmiş. Bütüün gün zorlu görevler peşinde koşuyor, -bakkaldan ekmek almak, sıcaktan buharlaşmamaya çalışmak, evdeki Fanta stoklarını eritmek, belgesel ve film izlemek, Fransızca öğrenmeye hazırlık yapmak -bu da ne demekse-, resim yapmak, yöre halkıyla iletişime geçmek- maceradan maceraya ter döküyormuş.
Haftasonlarından birinde pek muhterem kahraman, annesi ve ananesiyle kahvaltısını yapıyormuş ki, annesi ona çok zorlu bir görev vermiş: Bulaşıkları yıkamak!
Aramızda kalsın ama; sözümona kahramanımız o kadar üşengeç, o kadar tembel, o kadar sakarmış ki bu görevden kaçmak için türlü bahaneler uydurmuş. -'bugün Londra'da yağmur yağacakmış, dizlerim nasıl ağrıyor bir bilsen!', 'sen kilo mu aldın?', 'galiba omzum çıktı.'- Her ne hikmetse anne kişisi hiç itiraz etmeden bu bahaneleri kabul etmiş.
Bunun üzerine kahramanımız; yokluğunda sabahı zor eden, içip içip ağlayan, pillerini çıkartma tehditleri savuran zavallı televizyon kumandasını tüm bu dertlerden kurtarmaya gitmiş. O belgeseller, ithal diziler izleyedursun; annesi bulaşıkları yıkamaya koyulmuş.
Ama o da nesi, sevgili anne lavaboda ''süpürge çöpüne benzer bi'şey'' olarak tanımladığı sarı bir cisim görmüş. İçinde depir depir depinen çılgıaan Orta Asya Türkü'ne hakim olamayarak o sarı cisimciği tutmuş, var gücüyle çekmiş. O çektikçe cisimcik kımıldanıyor, uzadıkça uzuyormuş.
Basireti bağlanan anne, çektiği cisimciğin bir akrep olduğunu epey sonra anlamış. Anladığında da çığlık atarak lavabodan uzaklaşmış. Anane kişisi hemen durumu analiz etmiş, ''Nöölyooğ orda?'' diye koşarak gelen kahramanımızı mutfağın kapısında durdurmuş. Tabii kendisi de mutfaktan çıkmayı ihmal etmemiş.
Olayı anlayan kahramanımız korkudan üç buçuk atadursun, çok zeki olduğu için akrebin üzerine PorÇöz, lavabo-aç veya kaynar su dökünce ölebileceğini o kargaşaya rağmen akıl etmiş. Gerekli işlemler yapılmış, musluktan şelale gibi sular akmış ve akrep Hakk'ın rahmetine kavuşmuş.
Anne ellerini sterilize etmiş, anane lavaboların giderleri için taş, kumaş ve telden özel aygıtlar hazırlamış ve lavabolar kullanılmadıkları zamanlarda giderlerin üzerinde oturmaları için onları tembihlemiş. Bu sırada ne akrebi gören ne de mutfağa giren kahraman, yaklaşık 30 dakika içerisinde 3 tane uçuk çıkartmış. -hayatında ilk defa uçuk sahibesi olmuş, dudakları Angelina Jolie ve Rihanna karışımı ucubik bir forma bürünmüş.-
Ortalık yatışınca cesur kahramanımız internetten akrepler hakkında geniş çaplı bir araştırma yapmış. Maviyi ateş sanıp yaklaşmadıklarını öğrenince oturma odasındaki, mavinin bütün tonlarını ihtiva eden halının üzerinde yaşama kararı almış. Anneyi de kükürt ve Arap sabunu bulması konusunda tembihlemiş.
Akşamüstüne doğru annenin bir arkadaşı gelmiş, lavabonun vidalarını söküp 8 boğumlu ve süpersonik zehirli akrebin cesedini çıkartmış. Bu sırada da 'Hayvanı haşat etmişsiniz doktor hanım.' demeyi unutmamış. -PorÇöz çok süper bişeymiş, o an kahramanımız bunu bir kez daha anlamış.-
Anne bu macerayı hastahanede arkadaşlarına anlatınca isminin başına Survivor cesaret unvanı almış. Ortadoğu ve Balkanların en cesur Kahramanı ise korkudan yaklaşık 200 gr çikolata tüketmiş ve uçuklarıyla dertleşmiş. Anane ise bu sayede alter egosu olan Derya Baykal için bir craft faaliyetinde bulunduğuna seviniyormuş. -yaşasın giderlerdeki taşlar!!-
Başka ve daha az heyecanlı bir Mardin macerası da burada.
**Hâlâ yazılı oluyoruz ve son 2 haftada 3 kilo vermenin kıvancını yaşıyorum. Bipolar davranış bozuluğuna ramak kaldı zira bir insanın geometriden 51, fizikten 95 alması akıl kârı bir olay değil. Ha, bir de hangi akla hizmet 2. yabancı dili Fransızca seçtim bilmiyorum.
**Hikâyedeki 'Kahraman' benim bi arkadaş. Evet.
**Nihayet yeni bir telefonum oldu, artık okuldan filan blog kaydı yapabilirim, heyoo.
Kendine iyi bak dear okur, benim yerime de dinlen, gül, uyu.
2 yorum:
ahahahahaha
ancelina joli mi oldun sen gevezemmmmm :))
yannız ne fena bişeydi o yahu...
amcam dağın başında bi ev yaptırıp orda yaşama kararı aldıydı.
büssürü de tavuk almış...
herşey iyi de bu tavuklar ne amca dedimdi...
olur mu yiğenim onlar akrepler için dediydi...
ilk defa duymuştum tavuklar civardaki akrepleri temizliyomuş :)))
anne 3-5 alırsa rahat eder yani hahahaaa
hem günlük taze yumurta...
şahane olur valla ahahahaaa.
yaa sorma absalomcum. dudaklarım benden habersiz form değiştirdiler. artık sloganım 'evde akrebe hayır!!!1!'
tavuk da iyi fikirmiş hakikaten, ben bi anneme söyleyeyim. hem sevimli olur evin içinde gıdak gıdak, yakalar seversin filan :))
Yorum Gönder